ÜLKEMDE MÜLTECİYİM.
Hayatın bu yüzüyle de karşılaştım. Birçok insan aynı durumda, ama farkında-bilincinde değiller. Ne yazık?
Evime yakın bir sokak mı deyim? Cadde mi deyim? Bilmiyorum. İşte, ikisinin arası, upuzun bir yerde, ben de stand açıyorum.
Yıllardır, kaldığım kurumda, engelli gençlerin ve kendimin, üretimlerimizi satmıştım, hep gönüllü olarak. Kermeslerde, görevliydim sürekli. Onurla-gururla, çok severek yapmıştım satışları. Alışığım standlara. Bir de, Alanyum deneyimim var.
Ama bu kez, hiç sevmiyorum yaptığım işi. Ben evrenselim. Katı ve tutucu değilim hiç. Burada her şey, turistlere yönelik. Birkaç liralık satış için, yapmadığımız şaklabanlık kalmıyor.
Onların dilini de konuşmak zorundayız. Tamam, hepimiz başkalarına hizmet ediyoruz, bir biçim de. Toplumsal yaşamın kurallarından birisi bu. Ama öyle bir ortam ve hava oluşuyor ki… Sanki onlar bu ülkenin sahibi, bizler de mülteci-köleleriz. Üstelik, mülteci haklarına bile sahip değiliz.
Konuk olarak ağırlamak başka. Biz zaten, misafirperver bir milletiz. Bu çok güzel. Ama hayatını kazanmak için, onlardan para koparmaya çalışmak, acı geliyor bana. Hem de çok acı.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,