SEKÜLER EĞİTİM VE BONZAİ
Yıllardır sürdürülen seküler eğitim gençleri Bonzai ’ye yöneltiyor artık dün sadece sigara ile mutlu olan gençlik, sonra biraya alıştırılmış, bira alışkanlığı alkol tüketimine yöneltmiştir. Alkol tüketimiyle yetinmeyen gençlik daha sonra esrar ve eroine alıştırılmış, ardından Ektasy ve en son olarak da Bonzai ’yi keşfetmiştir.
Maddi eğitimden bir türlü manevi eğitime geçilemedi. Medreselerin iflasından sonra batılı anlamda kurulan yeni mektepler batıcı bir zihniyet, Hristiyan öğretisinden dışlanmış ama İslami bir veçhe kazanamamıştır. Yetiştirilmek istenen gençlik pozitivist bir bakış açışıyla yönlendirilmiş, dini ve moral değerleri dışlayan bir eğitimin temelleri atılmıştır.
Bu eğitimin oluşturduğu nesillerin batıcı, dini değerleri önce önemsemeyen, giderek dışlayan bir kimliğe sokulmuşlardır. Gimnazyum’u: çıplaklık anlamına gelen beden eğitimi ve batılı teist müzikle yetişen gençlik hazcı bir kimliğe bürünmüştür. İbadetten uzak tutulan nesiller din derslerinden hayata bir değer katamamış, kendini dünyevi hazların emrine vermekte gecikmemiştir.
Halkın düşünce ve duygu dünyasından kopuk yetiştirilen nesiller halktan tamamen koparılmışlar, öğrenim görmüş gençlikle halk arasında büyük bir uçurum oluşmuştur. Bu uçurum gençliğin dünyasını alabildiğine yapaylaştırmıştır. Bu yapay dünya mutluluğu Allah inancı ve ona ibadette aramayıp dünyevi zevklerde aramış, bir müddet sonra kendisini Bonzai çukurunda bulmuştur.
..
SİYONİZMİN DÜNYA HAKİMİYETİ
Siyonizm uzun vadeli plan ve programlarını yapmış, lanetlenip kovulduğu topraklara yerleşmek ve orada Deccal ’ın imparatorluğunu kurmak için son hazırlıklarını yapmış, Arz-ı Mevut dediği topraklara göç etmiş ve bin bir entrikalarla mesken edindiği toprakları önce terör, sonra işgal ederek devletini kurmuştur. Şimdi bu topraklar üzerinde Büyük İsrail Devleti’ni kurmak Nil’den Fırat’a kadar uzanana büyük zulüm imparatorluğunu neşet ettirmek üzere harekete geçmiştir.
3 bin yıldan beri bu toprakların sahibiyiz diyerek isyan çıkardıkları için kovuldukları topraklar üzerinde hak iddia ederek, batıl itikatlarının peşine düşmüş ve bütün dünyanın bu sapık düşünceye inanmasını beklemektedirler.
Müslümanların ve Hristiyanların mukaddes kabul ettikleri Mescid-i Aksanın kutsalına hakaret eden Siyonist çapulcular dünyanın gözü önünde her türlü küstahlığı yapar hale gelmişlerdir. Dün Gazze’yi hunharca çoluk çocuk, hasta, sağlam, kadın erkek, sivil, asker demeden bombalamış, buğunsa daha tam bir anlaşma ve barış yapmadan, küstahça barışı bombalarcasına saldırılarını manevi değerler üzerine yöneltmiştir.
İslam dünyasıyla alay edercesine yapılan bu maddi manevi saldırılar artık haddini aşmış, tüm İslam dünyasının maşeri vicdanını yaralar, İzzet’i-nefsini ayaklar altına alır olmuştur. Bir türlü uyanamayan İslam dünyası Siyonizm’den yediği darbelerle ayılır gibi olmakta, ölüm uykusundan uyanana dev yarı uykulu, yarı baygın yattığı yerden doğrulmaktadır.
Süleyman mabedi daye uydurulmuş bir efsaneyi bahane ediyor İsrail. Bu antik inanç Müslümanların kutsalını ihlal için bahane olmakta, Siyonist Yahudi dünya hâkimiyetini test etmektedir. Bütün İslam âlemi başta olmak üzere bütün dünya ile alay etmeye alışmakta olan Siyonist dünyası kendi güç ve hâkimiyetinin ilanı peşindedir, bu davranışıyla bütün dünyaya meydan okuduğunu ilan etmiştir.
..
İki Sevgili Arasında Aracı olmaz!
İnsan sevgilisiyle konuşurken ya da beraberken; nasıl davranacağını başkası belirler, söyler ya da araya girerse şiddetle onu iter! Bu nedenle,Tanrı ile kul arasına aracılar giremez! İlişkinin nasıl olacağına da karışamaz!
Bireyin dış telkinle içten değişmesi mümkün olmaz! Bu durumda birey ya direnecektir ya mal gibi her telkini alacak ya da psikolojisi bozulacak! Her iki duruma da meydan vermemek gerek!
Din alanında aracılar sistemi "Orta Çağ" da bitti. Yani yeni dönemde aracı olmaksızın birey-Tanrı ilişkisi şekillenir!
..
Kalbimizde ağrı var, yüzümüzle gülsekte
Marifet sözde değil, bilki inanç yürekte
Varlığın akıbeti,bir kazma,bir kürekte
Taht'ın hazır bekliyor, kurumuş bir çorakta.
..
Derin devlet oluyor da
Derin inanç neden olmasın?
Peki nedir derin inanç?
Dinsel söylemlerin doğruluğuna inanır görünmenin altında yatan
Yanlışlığına inanma halidir.
Bu inanca sahip olanlar büyük çoğunluktadır ülkemizde.
Ama medenî cesaretten yoksun oldukları için
..
Örneğin;
"Halk, onları dindar zannetti" demek;
Din'in kullanıldığını ifade ederken;
-Kullanılmasına rağmen inanç olmasını doğal karşılamak,
..
18 mart türk ve islam tarihinin doğum günüdür o
Yedi düvele karşı kutladığı düğün günüdür o
Yüzbinlerce hindu yamyam ingiliz fransız alçak
Gemilerinden pervasızca magrur vaziyette indiler
Aslan mehmetciğin karşısında kaçacak delik bile bulamadan sindiler
Bizler bu günlere o aslanparçası mehmetciğimiz sayasinde geldik
Vatan millet inanç sevgisini onlarla bildik
..
MISIR DARBESİ FİLİSTİN’E
Bu darbe niçin yapıldı? ABD merkezli sosyal medya kaynaklı şimdi darbeler. Türkiye’de denendi başarılamadı, ama yine umut içindeler. Yeniden deneyecekler. Bu belli.
ABD ve arkasındaki Yahudi işbirlikçileri bu yeni darbe şeklini tercih ediyorlar. Y kuşağının zaaflarını kullanıyorlar. ABD bunu Walt Street olaylarından öğrendiler ve bastırdılar. Şimdi aynı olayı İslam ülkelerinde deniyorlar. 12 Eylül vari uzun karışıklıkları beklemeye tahammülleri yok. Hem o tip darbelerin sonunda aleyhlerine döndüğünü keşfettiler şimdi bu yarı modern bir darbe peşindeler. Hemen ekecekler hemen biçecekler ve yaptırdıkları darbenin milli güçlerce aleyhlerine dönmesine izin vermeyecekler. Böyle düşünüyorlar.
Gelelim asıl konumuza. Mısır darbesi şunu gösterdi ki İslam ülkelerinin en yakınında ve tam ortasında açılmış bir çıbanbaşı gibi duran İsrail, dünya Yahudi sermayesi sayesinde her tarafa el atıyor, bütün dünyayı parmağında oynatıyor, istediği yerde istediği liderleri gerek demokrasi gerekse darbe yoluyla işbaşına getiriyor kendi milli menfaatleri Siyonist idealleri için kullanıyor. Kuran’ı Kerimin ilk Suresi olan Bakara suresinde uzun uzun anlatılan Yahudi zihniyeti işte şimdi lokla bir problem olmaktan ele geçirdiği dünya sermayesi ve uluslararası medya sayesinde devletleri ele geçirmiş tüm devletlerin arka planında derin devletler kurmuş, mason Rotary ve Lions kulüpler aracılığıyla dünyanın her yerinde kendi kölelerini yetiştirmiş, bu kapıkulları vasıtasıyla o ülkelerin iliklerine kadar sömürülmesine yol açmışlardır. Ayrıca Hristiyanlığın özüne işleyerek onu Yahudiliğe payanda yapmış daha ileri giderek Yahudi dünya devletine inanan mezhepler oluşturmuştur.(Evangelizm)
Evet, bu lanetli kavim aslında Allah’ın değil şeytanın peşindedir ve onun dünya saltanatı için savaş vermektedir. Onun her şeyi zulüm kan kin ve mazlum milletlerin gözyaşıdır. Öyle bir sapık inanç içindedirler ki bu inanç uğruna yapamayacakları şey yoktur. Aslında dünyanın en korkak milleti oldukları halde en büyük entrikaları planlayıp gözü kırpmadan uyguluyor kitlesel katliamlara sebep oluyor, birçok kavim ve topluluğu ortadan kaldırmakta tereddüt etmiyorlar.
İşte Siyonizm’in gerçek yüzü. Bu Yahudilik değil sapkın Talmud tefsirinin ortaya çıkardığı korkunç zulüm felsefesi. Bu milletlerin başına bela olan ideoloji yüzünden tüm milletler, özellikle İslam milletleri inim inim inlemektedir. Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de Mısır’da, Pakistan’da, Filistin’de, yapılan zulümlerin baş sebebi hep aynı zihniyettir. Bu zihniyet birçok Yahudi’nin de onayladığı bir zulüm imparatorluğu gizli dünya devletinin zihniyetidir dünyanın neresinde olursa olsun bütün zulümler onun eseridir. Süper güç ABD’yi parmağında oynatan derin el budur, bütün adaletsizliklerin altında yatan onun planlarıdır.
Şimdi Mısır’da olup bitene bakalım. Darbenin daha ilk günlerinde yapılan nedir? Gazze tünellerinin yıkılması, sınır kapılarından geçişlerin sınırlandırılması. Darbe ne zaman yapıldı. Tam Türkiye Başbakanın Gazze’ye gitme planları yaptığı günlerde. Bu olay Gazze ablukasının tam da yırtılacağı böyle bir gezi öncesi yapılıp tüm planların bozulması Gazze’nin yarı açık cezaevine dönüştürülmesine sebep olmuştur. Bir yandan Mısır bir yandan Türkiye Milli yönetimlere kavuşmuşken Yahudi derin güç ABD süper gücü harekete geçirerek her iki ülkede Y Kuşağını kullanarak kendilerine karşı çıkan bu iki soylu sesi boğmaya kalkmışlardır. Buna karşılık İslam ülkelerindeki kendi kuklalarını harekete getirerek darbe yönetimlerini desteklemişlerdir(Arabistan yardımı, Ürdün Kralı ziyareti, Esad desteği)
..
İnsanın kendini mahkûm ettiği hayat bir tercih gibi görünse de bazen zorunlu ve sessiz bir sürgün olduğunu sadece kendisi bilir. Kadere tevekkülle rıza göstermekle, hakikati keşfetmek için cevabı olmayan sorularla düşünmenin incecik benzerliği hissedebilmek kıymetlidir. Sorular bazılarını huzursuz eder, bazılarını da büsbütün genişletir. İnsan olmanın mucizevî sırrı onca insanı birbirinden ayıran bu farklılıklarda saklı değil midir zaten. Kimileri için hayatın gölgeli, loş alanlarıyla hiç bitmeyen bir çile yolu gibidir. Kimileriyse bundan muazzam bir heyecan duyar. Kaotik duygularla esnettikleri iç dünyaları sayesinde başkalarını da anlama fırsatı yakaladıkları için hayatı derinleştiren katmanları daha iyi görebilirler.
…
Malum, hepimiz önceden bizim için yazılmış hikâyelerin birer uzantısı olarak bu dünyaya geliyoruz. Eğer hayatı sonu henüz yazılmamış, sadece bizim kurgulayabileceğimiz bir romana benzetecek olursak, onu arzularımız, hayallerimiz, tutkularımız doğrultusunda değiştirebileceğimizi maalesef ancak yarısını geçtikten sonra fark edebiliyoruz genellikle. Evet, bu romanın sonunu yazabilecek kudretimiz yok belki ama o yolculuğu ıstıraplarına rağmen daha zengin kılamaz mıyız? Eğer hikâyeler durağan değilse, hayat da değildir çünkü. Pekâlâ değişebilir, öyle değil mi? Büyürken ailemizden ödünç aldığımız alışkanlıklar, seçmediğimiz halde içinde kaybolduğumuz inanç sistemleri, bizi peşi sıra sürükleyen zor koşullar, zehrini usul usul ruhumuza sızdırıp mutsuz etmek için zihnimizde nöbet tutan anılar, her biri aslında kendimizi çıplak gözlerle görmemizi engelliyor…
..
Rakı içmek için adam
inanmak için inanç
sevmek için ise işsiz olmak
lazım
..
İnceden yel eser o da tozun alır
Baki kalır yüce dağın başında duman
İnanç olsun iman olsun güman hep kalır
Cahile aldanma yeter kalsın da güman
..
Bu dünya bir okul bir hoş mekteptir
Öğretmeni ise nebiy-zişandır
İmtahanın sırrı iman etmektir
Bunun muhatabı insü ve candır
İyi bir kul olan sınıfı geçer
Ayırır güzeli çirkinden seçer
..
İnanç hassas bir değerdir, değildir bir hobi
Başka bir inanç, nasıl görebilir İslami bir fobi
Saygı gösterelim birbirimize, olması gerektiği gibi
Haç ne ayrıcalı kazandırıyor, Hıristiyan kardeşim
Batıda yaşamak vermez, özel bir değer ve hak
Gerçekleri öğrenmek istiyorsan, her iki tarihe bak
..
-İnançlar çarpışıyor? -
Sür yokuşa otoyu; motor bozuksa tekler!
Otonun içindeki, dert üstüne dert ekler!
Kasırgaya dönüştü, inançlar fırtınası;
Yanlışlar içimizde; doğru, dışarda bekler.
..
Oysa meçhul gibi yalnızken hayaller,
Gözlerim umut ışığım,
Kalbim inanç kaynağım, Aklım en büyük silahım ve kendim en büyük düşmanım olur...
..
Yukarıda belirtildiği gibi otoriteler sadece sunum ve buyurma yaptırımı ortaya koyarlar. Bir otorite, kendisini gerçekleyebilmek için diğer otoriteden demokratik talebi olamaz. Çünkü sosyal ve toplumsal otoritenin talebini karşılayabilir başka bir otorite üstü, hiçbir güç yoktur. Toplumsal otorite de doğal otoriteden (üretim) talep eder. Doğal otoriteden talep etmek de topluma aittir, talebin şartlarını sağlama (teknoloji, bilgi, deneyim, uygulama) da, topluma aittir.
İnançların yaptırım talebi başlarda animist totem güç idi. Daha sonra ilahlar oldu. Sürecin sonunda da, tek tanrısal güç oldu. Bunların yaptırım ve otoriter güç olmalarının kaynağı, yine kendilerindedirler. Bir kara delik gibi kendi yansımasını kendi üzerine düşürürler. Üzerlerine düşen kendi yansımalarının yoğunlaşmasıyla, olay ufkunu (kendi sosyal, toplumsal çevresini) eğip bükerek çekim odağı olurlar.
Güç bu inançsal otoriter merkezde oluşur. Gücün kaynağı manadır. Başlarda mana totem güç somut saygılaşma algılamasıdır. İttifaklarla bu tür mana güçlerin totemler bir arada lığı olmuştur. Bir İnannanın, bir Gılgamışın karşı İnannası ve karşı Gılgamış çoğulcu, plüralizm görünümlü totemizmidir.
Giderek bunların etnik birlikler gibi tek Tanrı güç kaynağı olması vardır. Oluşan güç dışta dolanır. Dışta dolaştırılan güç çevrede etkisini gerçekler ve yine kendisine, kaynağa döner. Bu durum, pil gibi bir üretecin enerji (otorite-yapabilme) sağlayarak, enerjiyi pilin dışında dolaştırtıp, iş görmüş olan ve iş gördüren enerjinin, tekrardan pil içine, kaynağa dönmesine, benzer.
..
Değilse böylesi yalıncı ve girişme siz oluşla mecliste, lineer geçen bir teklif bir tek adam baskısı ya da partizanca olmanın, oligarşi baskısı olurdu. İşte halkın temsili genel katılımı ve soyut iradesi buradaki muhalefeti, uzlaşma ile ortaya çıkacaktır.
Toplum kolektiftir. İktidar katalizör oluşla yöneten, sunan güçtür. Değilse, çoğunluk seçimi ile erke gelip, istediği yasama ve yürütmeci oluşun yasalarını çıkarıp ta; arkanızdaki seçmeni de; “ işte size, halksa, halk! Halk iradesi ise; biz, tam da iradi seçilmiş bir halk iradesiyiz, demenin gaflet ve dalaleti değildir de nedir? Oysa bu kabil uzlaşı ile çıkacak olan da, yine sizin emek, gayret ve başarınızdırlar.
Girişme siz olurla duran projeyi, eğer siz: ”bu benim meşru hakkımdır, çoğunluğum var, teklifi verir ve mecliste geçiririm” dediğiniz an bu hakkınızla yine bir başka sorumluluğunuz ve zorunluluğunuz olan ‘parlamentoyu çalıştırma’ gibi bir görevinizle, meclisteki çoğunluğumla ben bunu geçiririm dediğiniz tavrınız çelişirler. Çatışma başlar ve şiddetlenir. Nedeni de basittir. Demokrasi, bunların uzlaşısıdır.
Taslak projelerin partizanca olan sınıfsal olan bir tikelce sahiplenilişi vardır. Yasama, tikelce olanı; parlamento içinde tümelce olana doğru çekmek ister. Ya da çekmelidir. Parlamentonun tümelce oluklu halk iradesi olma koşulu tek boyutlu sahiplenme olan projeyi, parlamento zeminine çeker.
..
Siirin sevdasi suya kosuyor
Inanc selamet askina cosuyor
Iman sineye aydinlik saciyor
Râhim olan Rahman Rabbim koruyor
Su zem-zem olup aksa, gök tutulmaz,
Unutma, unutanlar u-nu-tul-maz...!
..
Safahat'da mevcud inanc endamı
İstiklal Marşı'nda söyler durumu
Okuyunca aşık eder adamı
O bizdendir, biz de ondan, doğru mu...
..
İnanç Yeter!
Umut kapıları hep açık,
Umutsuz olmak yaraşmaz kula.
Düşünceler olsa da karmaşık,
İnançla açılır her kapı o kula!
..