Otobüse binen yaşlı adam girişten sonraki ilk dörtlü koltuğa gelince, yanyana oturan ve ayakları dibinde büyük paketleri olan, iki kıza bakarak, paketlerini gösterdi ve ''al onları! '' dedi, anlaşılmaz boğuk bir sesle. Sonra karşılarındaki koltuklardan birine kendi çantasını koydu. Kızlardan büyüğü ''sen neye koydun oraya? '' dedi. Yaşlı adam yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz bir şekilde hasta sı anlaşılan bir şeyler söyledi. Otobüsteki diğer insanların dikkati de ister istemez onlara yöneldi. Yaşlı adam kızları kızlar ve diğer yolcular da yaşlı adamı süzmeye başladılar. Bu arada ikinci durağa gelindi, yeni binen yolculardan biri de o, yaşlı adamın çantasının olduğu koltuğu göstererek, ''Çantanı al da oturayım! '' dedi. Yaşlı adam yine yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz bir dille hasta... kelimesi anlaşılan mırıltılarla ters ters baktı... Yaşlı adamın bir eli de çantada sıkı sıkı tutuyordu çantayı. Çanta da, koltuğu dolduracak kadar büyüktü. Bu diğer insanların aklına acaba çantada çocuk varda, o mu hasta gibi soruyu getirmişti...
Çanta, naylondan hasır örgü, yıpranmış, tutacakları ince tel gibi bir bağdan yapılmış ve elleri kesmesin diye de yarı kağıt yarı bez parçalarıyla sarılmış, taşırkenki zorlanması da ağırlığını gösteriyordu.
Kızlardan yine büyük olanı merak etiğini belli eden bir tavırla çantaya doğru eğilip baktı.
Yaşlı adam da etraftaki bakışları süzüyordu. Onun davranışları yolculara ne kadar yabancıysa, kızların ve diğer yolcuların bakışları da ona yabancıydı. Gelinen yeni duraktan binenlerden biri daha o çantayı göstererek, ''alda oturayım! '' dedi. yaşlı adam yine aynı konuşmasını tekrarladı.
Bu şaşkın bakan insanları tepkisiz bıraktı. Ama karşısında oturan kız kendini tutamayarak gülmeye başladı. Yaşlı adam ona bakarak, kafasıyla ''ne var ne gülüyorsun? '' demeye çalışıyordu. Onun bu garip tavrı yeniden gülmeyi kızıştırdı. Kız gülme krizine tutuldu. Diğer yolculardan da kimi gülüyor, kimi tebessümle bakıyordu. Adam sağa sola bakıp destek arıyor ama, diğer insanların gülüşü ve davranışı da gülme krizine tutulan kızı desteklediklerini belli ediyordu.
Adam ''Lahavle'' der gibi boynunu kıvırdı. Etraftakilerin yapabileceği fazla bir şey yoktu ama,
otobüs de iyice kalabalık olmuştu. Sırt sırta gelen koltuktan bir genç adam, yaşlı adamın çantasını iki koltuk arasına koymak üzere ''amca onu şöyle koyalım'' diye almak isteyince adam iki elle çantaya sarıldı. Amca korkma bir şey olmaz, çantayı bak şuraya koyalım, biri daha otursun dedi. Adam uzaydan gelmiş kadar yalnız kaldı o kalabalık arasında, sessizce teslim oldu. Önce ben kaldıramam diyecek oldu ama genç adam zaten kaldırıp yerine oturtmuştu bile çantayı.
Altı yedi yüz yıl önce olsaydı, o iki kız da gülmekten suçlu bulunup odun yığını üzerine bir kazığa bağlanarak yakılacaklardı. Şimdi sadece bazıları içinden ''ne gülüyorsunuz orospular'' diyenler de çıkıyor. Bu sözler onların ancak, kızlara gülmeyi yakıştıramayan bakışlarından okunabiliyordu...
Yaşlı adam o kadar yabancıydı ki otobüs yolcuları arasında, ilk geldiğinde yaşlılığından kaynaklanan gücü çok kısa sürede yıkıldı ve kendi kabuğuna büzüldü. Diğer yolcular da ona misafir gibi davranıp, onun bencilliğini latifeyle karşıladılar... Yardımcı olmaya çalıştılar...
Kayıt Tarihi : 29.6.2011 23:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!