İyi İnanç
Sevgili, sayrısın
gönlüm yorgun ağlamaktan, ve
içimde titrek pırıltısı korkunun;
ama, inanamam öleceğine
sevdiğin sürece.
Çeviren; Gökhan Oflazoğlu
Bir İnanç Tutkununun Türküsü
Onlar savaşçıdırlar içlerinde
Gökleri yeni baştan kurarlar
Böyle çıkma gece vakti balkona
Havalar soğudu üşümesin ayakların
Acıya salıverme kendini bir çırpıda
Sonumuz nasıl olacak diye yorma kafanı
Umutsuzluğa kapılma, gelip geçenlere bak
Umutsuzluk suçunu işlemek bize yasak
Dahil Olmayı Reddeden Bir Şiir
Tanrılığa soyunmaya kalktıklarına bakmayın, şairler de insandır ve çıplaklıklarıyla kalırlar. Her insan gibi evrenin küçük bir örneği olduklarını bilseler de numuneyi bütünün tamamıymış gibi göstererek işgal ettikleri yeri zihinlerde büyütmeye çalışırlar. Halbuki evrenin küçük bir örneği olmak onlara yapay sınırları fark ettirmeli, sonsuzluk yanında buharlaşan cılız çizgilerini tutamak yapmaktan alıkoymalıydı onları. Sırf üzerinde yürüdüğü için makine halısının dokuma halıya dönüşebileceğini sanmak ya da üzerinde yürüdüğü dokuma halının sıkı ilmeklerinin şiirlerinin sıkılığına, kök boyalarla canlanan renklerinin dizelerinin solmazlığına delalet ettiğini düşünmek bir cinnet değilse nedir?
Non Dolet 4
Terket kederi çürüyüşe ey yüreğim!
Toplanmasın ürünü, sürünsün tarlalarda,
Sürünsün ürünü ayak altında;
Kalsın tarlalarda keder...
Ay doğsun gece üstüne tarlaların,
Ay doğsun, Ay doğsun...
Evet Ay doğsun,
Ay hep böyle üzerimde dönse...
Sevgi kalıcı, İnanç kalıcı,
Çürüyen sâdece bedense,
Ask Kararmak Uzeredir Odanda
Eski bir Turkce kitabinda
rastladim sana.
Sirtin pencereye donuktu,
odan kararmak uzereydi,
usulca one dusmustu basin
yorgun bir dusu tasiyordun omuzlarinda.
Birini bekliyordun,
kendini bekler gibi...
''“Bilincin Batılı Olmaz” Yazım
Bilincin Batılı Olmaz
Bilincin batılı olmaz! İnsan “Batıl” olduğunu bildiği şeyi barındırmaz! Ya batılı, “Hak” sanıyordur, bu da zaten “Bilinç” olarak değerlendirilmez, “Zan” olarak değerlendirilir! “Zandan kaçının” denir! Ya da inandığı şeyleri irdelemiyordur! “İnanç” kapsamında kalmıştır!
"İnancın batılı olur mu? " İnanç ile bilinç konusunda; biri var ise diğeri yoktur! Eskiler inanca, "Taklidi iman", "Bilinç" haline de "Tahkiki iman" demişler! Ben, ikisini bu şekilde ayırmam ama “İnanç” ve “Bilinç” olarak ayırıyorum. İkisi aynı durumda olmaz! İkisinden biri vardır ortada! Bir şey, ya hakikidir ya taklittir! “Batıl inanç” ile “Batıl olmayan inanç” ikisi de "İnanç" kapsamındadır! Bilinç olsa zaten “İnanç” olmaz, “Bilinç” olur! Eskilerden; " Perde-i gaip açılsa imanım ziyadeleşmez! " sözü meşhurdur! Yani inanç, tamamen bilinç olmuş; perde açılsa dahi artmıyor çünkü inanç olarak kalan yok, hepsi bilinç olmuş. Eğreti inanç kapsamında bir şey kalmamış.
" İnanma Bil " Yazım
İnanma Bil
İnanç Nedir? Mutlak manada inanç var mıdır?
İnanç:Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma.
İnancın tanımında bile bireyselliği görebiliriz! "Her gönülde bir aslan yatar" Yani her gönülde aynı aslan yatmaz! Demek gönülden bağlı olmak bireyseldir. İnsanlık için belki en önemli ve göz ardı edilen sorun burada! İnancın sistematiğinden doğan sıkıntıları aşamıyor insanlar. Gönüllerde yatana müdahale de bu yüzden oluyor. Mutlak manada deliksiz inanç olmaz, bilinç dahi mutlak manada tam olmaz! Bu boyutta algılarımızın göreceliliğiyle inanır ve biliriz. Kabiliyete göreceli. Çoğu zaman "İnanç", "Bilinç" yerine kullanılmış. Hatta bu ayrımı Sait Nursi; tahkiki (hakiki) iman, taklidi iman şeklinde ayırmış. Yunus ise "İlim kendin bilmektir" diyerek, bilmeye işaret etmiş. Yani hem kendini bileceksin, hem de kendin bileceksin; nakil bilgilerle oluşan inancı içselleştirip bilgiye, bilince çevireceksin.
''"İnancın Davası Olmaz" Yazım
İnancın Davası Olmaz
İnanç, bilince hedef gösterir; bilinç oluşunca inanç kalkar bilinç başlar!
“İnanma Bil” yazımda bahsetmiştim.
İnanç ilk adımdır, neyi bileceğimizi bize bildirir. Bilmediğimizi öğrenmek için ilk adım inanmaktır. Define avcısı, toprağın altında hazine olduğuna inandığı için toprağı kazar! Kazıya başlamadan ki hali inanç, kazı sonucunda (Bulur ya da bulamaz) bu da bilinçtir. Yani kazıdan sonra hazinenin varlığı yokluğu konusunda bilince ulaşabilir. Öncesindeki inanç durumu kendine özeldir. Sonraki durumu ise topluma aktarabileceği bir bilinç durumudur. Yani insan bilmeden inancını (doğru yanlış) olarak topluma aktarması sadece danışma kapsamında olur. Bildikleri ise tavsiye kapsamında olabilir!
İnanç Ve Toplumsal İstem (Talep) 24
İnançların bırakın, toplumsal bir uygulama olup olmayacağını; birleştirici bir harç, dahi olmadığı görüldü. Osmanlı'nın çöküşündeki pay düşmandan çok, bu aynı inançlı ve bir arada hem hal olduğumuz Arap ülkelerinden darbe yemekle olmuştur denebilir. Üstelik başka inanç ve dindeki insanlarla birlik kılarak bu arkadan vurmayı yapmışlardır! Demek ki yapının temeli “”İnanç”” değildir. İslam imparatorluğunda, Selçuklularda, hele Osmanlı İmparatorluğu’nda 300 sene bu inanç çatışmaları sürmüş ve kanlı bastırmalarla geçmiştir. Temeli ekonomik paylaşımdı. Ekonomik köreliş ve eşitsizliğidir, inanç örgütlenmesi adı altında isyan ve çatışmalara sebep oluyordu. Temele inanç ilişkileri konmuş görülmesi nedeninden toplumsal bölüşümdeki huzursuzluklarda inanç bazlı gibi oluyordu. Nitekim öylede oluyordu.
''"İnanç Özgürlüğü" Yazım
İnanç Özgürlüğü
“İnanç Özgürlüğü” kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? O kadar kolay mı bunu uygulamak? “İnanmak ne kolay! ” denir! Kolay mı? “Kolaysa başına gelsin! ” derim, ben de! “İnanma Bil” yazımda değinmiştim. İnanmak, dil ile ikrar kalp ile tasdik ile tamamlanır! İnsan eğer özgürce inanacak ise ön kabullerin de önüne konmaması gerekir! Uygulamada öyle mi? Hangi din mensubuna reşit olunca sorulur hangi dini kabul edeceği? Bebekken etiketlenir, sonradan dönerse de maazallah bazı kıvrak fetvacıların görüşüne göre de “Dininden dönenin katli vaciptir! ” Hopbbala! Bebek, kendi mi seçti de reşit olunca döndü diye katli vacip olsun! İnanç, zaten ön yargıdır! Bilinç ise inancın bireyde yerleşmiş halidir! Bebek çevresinden gördüğüne, duyduğuna inanır! Sonra da kendi bu inancını bilince çevirir! Hangi dinde inancı bilince çevirecek fırsat ya da ruhsat vardır? Yani bebekken büyüklerinin soktuğu dini irdeleyip değiştirmek istediğinde hangi birey çevresinden alkış alır? Ya da anlayış görür mü?
İnanç Ve Toplumsal İstem (Talep) 62
Sevgili Mehmet Çoban'a, Cevap
Merhabalar değerli dost
Eğer konular ve sorular tek tek ve sınırlı olursa, bir şeyler tartışılabilirdi. Epey özlü dökümler yazmışsınız.
Şu açık olsun, ben ne siyasal bir yetkiliyim, ne de en ufak yaptırım gücüm var. Siz düzen sahibi siniz anlamına gelen imalar yanlıştı, kanısındayım. Bunlar taraf ve ajite olmanın kullandığı sözcükler. Ben bir fikir üretiyorum yanlış ve saçma olabilir. Sizde bunun yanlışını gösteren akılcı ve felsefik metotlu yazı belge sunarsınız. Karşılıklı, tamamlayıcı, bir şeyler ortaya koyar, bunlardan yararlanırız.
''“İnanç Din İlişkisi” Yazım
İnanç Din İlişkisi
Bir kişi din ve inancı birbirinden ayıramıyor ise ikisinin aynı şey olduğunu sanıyor ise bu konularda bu yazıdan alacağı bir şey yoktur!
İnanç nedir, din nedir?
İnanç, kişinin bilince erişmemiş kanaatidir! İnanç, bilince eriştiğinde “Bilinç” olur; inanç, bir aşama ileri taşınmış olur! İnancın gelişmesi halinde inanç ortadan tamamen kalkar ve yerine bilinç gelir. Bir arif zata atfedilir şu söz; “Perde açılsa imanım artmaz! ” Yani inancımda olan her şey, bilince çevrildi; perdeli iken inançta olan ne var ise perde kalktığında her şey ayan olduğundaki haliyle bilincimde var! İnanç ve bilinç örtüştüğünde inancın yerini bilinç alacak! Arifin hedefi de budur! İnancın illa dine dair olması da gerekmez; her hangi bir konudaki inanç da bilinçli kanaate döndüğünde o konudaki inanç kalkar bilinç yerini alır! “İnanma, bil! ” şeklinde özetlenebilir!
İnanç Ve Toplumsal İstem (Talep) 1
Bu çalışma, bir grubun bilimsel içerikli, paylaşım yazısına, cevap yazacakken, ortaya çıkan uzun bir analiz çözümleme oldu. Yazıma şöyle başlamıştım
...
Artık masalları ve bunların çokluğunu, banal dilekleri paylaşır olmaktan, gına gelmişti. Her aklına esenin, bir şeyleri paylaşım diye değil; seyrekliklerin, sindirilir olur değerlerin paylaşımı olmalı.
Bu magazinsel pörsümüşlüklerin dik alası her yerde bol bol var. Artık insanlarımız sonuç alamadığı ve asla alamayacağı, inancı tartışma yerine, dezenformasyonlarla şaşkınlaşmak yerine; araştırmaları, teorileri, bilimsel sonuçları okumayı da, öğrenip, tartışır olmalı.
İnanç Ve Toplumsal İstem (Talep) 2
Değilse, baykuş sesindeki uğursuzluğa inanmak, sizin; hiç bir somut koşulunuzu varlayamaz ve sizi toplum da yapamaz. Ama ona inandırılırsanız, üretiminizin tüketiminde ona pay var ettirilir. Bu tür inanmalar dinleşmemiştir diye inanç olmaktan çıkmaz. Dinleşme inançların referansı olamaz. Önce inançlar vardı, sonra dinler, selekte tutumla sistemleşip evirildi.
Soru şu; toplumsal yasallıkta, nesnel uygulamalarda inanç talepleri var mı? Ve yoksa da, olmalı mı? Olabiliyorsa, nerede olmalı? İnsanlık, bu değerlerin cevabını büyük oranda bulup aşmış, bu günkü aşamaya gelmiş iken. Bu temeli bilmeden, kavramların toplumsal ve öznel oluşla, bu temelde fikir üretmeden, anlam ilişkilerini ortaya koymadan, kör dövüşü tutulmaktadır. Öznellik oluşlar, toplumsal olularmış gibi, genellenip; ulemaya sorulmada! Oysa ulema, birey ve halk yaşamında vardır da, toplumsal sözleşmenin, neresinde vardır?
İnanç Laiklik Hoşgörü 23
Laiklik, din ve inançların yapı alanlarını belirleyip, bin yılların süren alışkanlığını toplumda ayırmış, ait olduğu yerde, halkta bırakmıştır. Laiklik, inançların halk içinde, özel ve öznelde var oluşunu, gelişmesini, güvenlik tehdidi yapmadığı sürece, hiç karışmayacaktır. Nesnel ilgilenilme gelişemeyen kişilerin, inançsal yönden geliştirilmesi kazanımı benimsenmiştir.
Yeryüzündeki toplumlarda din ve inançlar yönetime ve üretime karışmacı olduğu için, bu karışma akli değil de nakli ve tutarlı olmayan, sınırlarına kadar ürettirmeyen bir oluş olması nedeni ile laiklik vardır.
İnanç Ve Toplumsal İstem (Talep) 21
Bunlar hep inan temelli siyasa üretenlerin tutumlarıdır. Devamlı kendinden öncenin güya yıpranmasına yönelik boş sözler üretirler. Oysa kendinden önceki yapılar; üretim güçlerinin ve üretim ilişkilerinin olgunlaştırılıp geliştirilerek aşıldığını, ya bilmezler veya bilmezden gelirler. Bu tipler iman gücü! Mevhumu ile kitleleri olmadık inandırmalara sürüklerler. Her başarıda bunu ön şart korlar. İmanlarından asla şüphe etmediğimiz bu kişiler, nedense hep akim kalırlar. İman gücünün gerektirdiği başarıyı asla gösteremezler. İnanasınız gelir. Sanki bu iman gücü onlarda hiç yoktur! Kitlelerde bunu, bu soruyu, talep etmediğinden oyun sürer gider.
''"Mümin Müslim Konusu" Yazım
Mümin Müslim Konusu
Güncel Türkçe Sözlük;
Mümin: 1. sıfat İnanan, inançlı, imanlı, mutekit; 2. isim Müslüman
Müslim: özel, isim, din b. (***) Müslüman
Kısaca; mümin inanan; Müslim, inancına teslim olan!
''"Algılanabilir Olmayan Soyut İnançlar İspat Edilemez" Yazım
Algılanabilir Olmayan Soyut İnançlar İspat Edilemez
Algılanabilir olmayan soyut inançlar ispat edilemez! Bir algılama oluşturmak gerek!
Aksi iddia edilemeyen bir şeyin doğruluğu, ispatlanmamış demektir!
Bir konu aleyhinde fikir üretmek suç kabul edilir ya da ayıplanırsa o konu lehinde üretilmiş fikirlerin alayı, abartı ve yalandan öte geçemez!
Potansiyelde olanlar açığa çıkınca fark edilebilir yani algılanınca. Kabul edilmiş olasılıklar, diğer olasılıkları perdelemek için kullanılınca potansiyel de engellenmiş oluyor!
İnanç Ve Toplumsal İstem (Talep) 51
Aforizma: “”felsefenin en ana konusu olan epistemoloji kapsamında bilginin gerçeklik, doğruluk ve temellendirilebilirlik ilkelerine göre çıkış noktasını vererek başlaması gereken bir yazı bu.
Kendisine ait epistemolojiyi verirken tartışılan diğer bilgi kuramlarına da eleştiri getirebilmeli
Felsefi konu böylece konumlandırıldıktan sonra sonra sosyolojik alana yani devlet, sistem, rejim, iktidar kavramlarına ait tarihsel süreci ve eleştiriyi ortaya koyduktan sonra sosyal akışın geleceğe dönük nasıl bir perspektife yöneleceğine ilişkin bir sosyal tasavvuru ortaya koyabilmeli bu tandanstaki kelimeleri kullanma hakkını kendinde gören bir yazı.
Allâh’I Duyabilmek
İnanç, inanç ve inanç, dayanabilmek için,
Sermayesi imandır, ulaşabilmek için…
İnanç değişmez gerçek, korku onu tetikler,
İnanç değil bir korku, güvenliği dengeler…
ALLÂH (c. c.) ’ın birliğinden, emin olmayı sağlar,
Bilgiyi değiştirmez, iradeyi sağlamlar...
Korkaklık işi değil, gelecek sigortası,