İlkbahar

Yüzümü bulutlara kaldırıp
Dua eder gibi mırıldanıyorum
Kuşlarla, otlarla yıkanıyorum
Rüzgarla, ilkbaharla

Güneş gözkapaklarımı ısıtıyor
Ah! Güvenilmez ilkbahar güneşi
Rüyada mıyım, gerçek mi bu
Hem var gibiyim, hem yok gibi

Bir İlkbahar Şiirine Başlangıç

Hava ne kadar güzel öğretmenim
Yollar, ağaçlar, kuşlar ne kadar güzel
Yeryüzü pırıl pırıl öğretmenim.
Gizlisi saklısı kalmamış dünyanın
Nesi var nesi yoksa dökmüş ortaya
Bütün bitkiler, bütün hayvanlar, bütün taşlar


Sürüngenler, konglomeralar, serhaslar
Hepsi hepsi ortada öğretmenim.

İlkbahar Düşlemesi

Ilık rüzgârlar
Saçlarını okşadı,
Nemli bulutlar
Yağmurunu bıraktı;
Filizi anılar
Bu ışıklı mevsimde,
Boğaziçi’ne ulaşamadı..

Yeşili özleyen dallar
Çıtır - çıtır tomurcuklandı,

İlkbahar Tankaları''ndan

1.
Ey şair! Nice
Haiku'lar döktürdüm ben
çoğu bilgece,
Şimdiyse tanka denen
Bir aşk: Otuz bir hece!

2.
Bu aşkı buldun,
Hep diye Hiç'e giden

İlkbahar Üzerine Varsayımlar

diyelim ilkbaharı ikiye böldük
nasılsa yarısı kullanılmadan atılıyor
rüyalarımızı uyguladık yarısına diyelim
yüzümüzde geleneksel bir gülümseme
diyelim zor yetiştik, sirkeci iskelesinden
sessizce batıp giden bir bir gemiye.

diyelim bir şair aşk şiirleri yazmak için
kapı kapı dolaşıp aşk sözcükleri topluyor
diyelim mevsimlerden ilkbahar, elbette âşığız

Gelecek Yıl İlkbahar Yokmuş

Yüzünü bir kedi tırmalayacak ona deli deme sakın
Sonra trenin önüne bir oğlan atlayacak
Zayıf, uzun bacaklı, çetrefil, kendine kahraman
Raylarda kırmızı şarap şişeleri patlamışçasına
Bu gece yağmur yağacak ona dur deme sakın
Su yaramazdır, toprağın yorgunluğundan ne anlayacak

İçini sürüklediğin bu korkunç mermi yuvasında
En büyük dansa kalkmaya hazır ağır dallarınla
Ninnilerle değil, vedalarla uyut kendini

Son İlkbahar

Gün sona ermeden önce
Benim bu arzumu yerine getirmelisin
Yalnız bir defa için,
Bahar çiçeklerini
Beraberce toplamağa gidelim.
Senin bahçene
İlkbahar ayları
Tekrar tekrar gelecekler.
Yalnız seninle eğlenmek için
Dua ediyorum.

Eğer...

O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla, o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...

O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, o'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain... Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, o'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa ve o her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...

Mevsimler Ve Temsiller

Bu sene yaz gelmek bilmedi. Uzun bir bahar yaşadığımızı da söyleyemeyiz. Mevsimlerin arasında, iki arada bir derede kaldık. Yaza duyulan özlemi, bu sene daha fazla duyumsadım. Çocukluğumu ve ilk gençliğimi Van’da geçiren biri olarak, yoğun kış şartlarının bile yazı bu kadar söylettiğini hatırlamıyorum. Bütün mevsimlerin birbirlerine üstünlük kurdukları taraflar vardır. Benim muhayyilemde yaz, hiçbir tarafıyla diğer mevsimlere üstünlük kuramazdı. Ta ki, Ramazan yaz aylarına denk gelmeye başlayana kadar…

Bakarsak

Zarif bir hüzündür bembeyaz dolaşan kuğuya bakarsak
Mücevher titreşimleriyle mütereddit bir akşam suya bakarsak
Fazlasıyla ısındı deniz kaynadı kaynayacak
Dipten bir deprem yaklaşıyor suyun üzerindeki buğuya bakarsak
Ne kadar yoksul ve çıplak görünürse görünsün ağaçlar
O kadar yakındır ilkbahar özsuyu yürümüş dallara uğultuyla bakarsak

Beyoğlu''ndan Dolmabahçe''ye Taşınan Bir Aralık Akşamı

Sus pus olmuş puslu bir İstanbul muydu yüzünyoksa çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne.
Dolmabahçe'de, çay tadında...
Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında, tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
Ben rehnedilmiş yelkovan gibi...Hani akrep'i seven ama yüreği takvim yokuşlarında...
Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı, sesinin sesimde yankılanmasının...Sanki perdedekine üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün içime...Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim seyir defterimde...Ve ben amerikanca bir filmi kürtçe seyrediyorum.
Kadın, Beyoğlu'nda bir kış akşamında, üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan muzdarip yürüyordu...Adam da...Yürümek hiçbir şeyi çözmüyordu, bazı aralık akşamlarında...Parmağında yaralı bir öyküyü taşıyordu adam...Kadının yüzünde bir hüzün...Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti...Soğuğun ve karanlığın vehameti!
Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi küçültülmüş, daraltılmış..İlk sahibinin o pantolonla yaşadığı şeyler, yani pantolonu pantolon yapan anılar, bazı ilkbahar bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen yazlar...Yaşananlara bir beden büyük geliyor artık hayat!
Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık olmak içinse erken...Beni sevda yerimden vurdu yine zaman...Şimdi sana söylenecek tek cümle:
BENDE SANA YETECEK KADAR BEN KALMADI...

Beniâdem Yaşadı Şirin Mi Şirin Bir Kasabada

beniâdem yaşadı şirin mi şirin bir kasabada
(salınır durur bir yukarı bir aşağı çanlar)
ilkbahar yaz sonbahar kış
şakıdı beceriksizliklerini gösterdi hünerlerini.

Kadınlar ve erkekler(tümü de ufak tefek)
umursamadılar beniâdemi hem de hiç
ne ektilerse biçtiler aynını
güneş ay yıldızlar yağmur

Gidemeyiş

Guz ve kis ve ilkbahar gecti
Yaz carcabuk gecti
Hepsi tekrar tekrar gectiler
Bu bana uzun geldi

Gecem avurtlarim gibi coktu
Ve coktum
Sabahim, sabahlarim
Kabindan tasan sutler gibi buyudu
Ve tastim

Cinsel İlişki

Safranların yaldızlı phaloi’si
Saplanır ilkbahar havasına.
Ölü tanrılardan hiçbir şey yok burada
Fakat bir festival yürüyüşü var,
Bir yürüyüş, ey Giulio Romano,
Ruhunu şeneltmeye çok uygun.
Gecen üstümüzde, Dione.

Yaprağın üstünde çiy.
Etrafımızdaki gece vesveseli.

İtiraf

İtiraf et, -düşlediğin bir ilkbahardı,
aydınlık ideallerle dolu bir dünya,
o zamanlar yaşamın parıltılar saçan kupasında
gençliğin henüz köpüren iksiri vardı.

Zavallı yüreğim! Sen kaçırdın mutluluğunu,
Kasvetli günler gelmekte,-ve de- geçmekte…
ve şimdi itiraf etmek istemiyor musun sen de,
düşlediğinin bir ilkbahar olduğunu?

Sakın Ha

'sabiha bu adamlar beni alıp götürecek
sakın ha ağlamanı istemiyorum
soracakları varmış yıllardır sorarlar
anlaşılan bu sorgu daha yıllarca sürecek
ilk götürülüşümü bak hatırlıyorum
sendikaya yazıldığım günlerdi sanıyorum
otomobil farlarına yağmur yağıyordu
cıgaram ıslanmış sokaklar nedense dar
bu defa aksi gibi zilzurna ilkbahar
çoçuğa bir şey söyleme sabiha belli olmaz

İlkbahar Rüzgârı

Yârla kesti aramı
İlkbahar rüzgârı
İlkten sona selâmlarımı götürmemiş
İlkbahar rüzgârı

Simsiyah yağmur bulutlarını katmış önüne
İlkbahar rüzgârı
Sele tutmuş hatıralarımızı
İlkbahar rüzgârı

Mevsim

böyle ilkbahar yağmuru gibi elime düşmemeliydin.ben sonbahardaydım.yeşilenmeden kurumuştu yapraklarım.surgün gibi bir mevsimdi.böyle gelmemeliydin.adına yakışan bütün güzellikleri hayatımda soyutlamalıydım oysa hep somut anlamında kaldılar.sebepsiz suratımın arkasında biraz iyimser biraz kemiren biraz dalgalı adam oturuyor oysa.böyle ilkbahar zamanı gibi geldin oysa kıştı mevsim.şimdi yokluğun bir ocak ayının soz zamanlarında esiyor.havaya bakıyorum biraz bulutlu yaşama dair sana bir yağmur ben akıyorum.

İlkbahar Da Coşar Bizim Yaylalar...

Çayır, çimen bürüyünce dağları
İlkbahar da coşar bizim yaylalar
Açıp güller, ötüşünce bülbüller
İlkbahar da coşar bizim yaylalar...

Tarlalar sürülür, mahsül ekilir
Fidanlar aşlanır,bağa dikilir
Kağnılar gıcırdar,göçler çekilir
İlkbahar da coşar bizim yaylalar...

İlkbahar Şarkısı

Yeşillenir tepeler
Coşkun akar dereler
Herkes neşeyle güler
Ne güzeldir ilkbahar

Gökte bulutlar gezer
Hafif bir yağmur çiler
Birden güneş gülümser
Ne güzeldir ilkbahar