Biz Ne Yapıyoruz?

Sürekli erteliyoruz.

Anne-babamıza onları ne kadar çok sevdiğimizi söylemiyoruz, sıkıca sarılmıyoruz. İş, para, kariyer diye gözümüz dönmüş, sevgilimizi haftada bir gün zor görüyoruz.

Eşimizle çıkacağımız tatili 28'nci kere planlıyoruz, 29'uncuda da gitmeyeceğimizi biliyoruz. Bebek istiyoruz ama "kendimize layık" eş bulamıyoruz. Bulduklarımızı kısa süre sonra diğerlerinin yanına "rafa kaldırıyoruz".

Reddedilmekten korkup, "seni seviyorum" diyemiyoruz. Arkadaşlarımızla randevularımızı "öncelikli ertelenebilecekler" listesine koyuyoruz. Aldatıyoruz, aldatılıyoruz ve "başkasını bulamam" diye yalanlarla yaşıyoruz.

Ödünç Hayatlar

Kalırsam düşlerimi, arzularımı hep ertelemek zorunda kalacağım..

Bahar bulaştı ya hayata, ağaca, suya, içimde öyle bir seyahat kımıldıyor ki, diren direnebilirsen...

Yüreğim bavulunu toplamış çoktan; ruhum sırtlamış çantasını...
"Uzaklar" çekiyor içimdeki seyyahın tasmasını...

Marianne Faithful sanki şarkı değil, derdimin nedenini söylüyor radyoda: "Saçlarında ılık rüzgarla,spor bir araba sürerek, Paris'e hiç gitmediğini 37 yasinda fark etti".

Buket Uzuner, yaşayageldiği hayatın anlamsızlığını 37'nci yaşgününde idrak eden bir kadının öyküsünü anlatıyor "Karayel Hüznü"nde... Bıkkın kadın, doğum gününün sabahında, büyük boy bir beyaz kağıda kırmızı rujla şu notu yazıp bırakıyor evdekilere:

Kalk Gidelim Kadınlar Balladı

Sabit dudak ruju epeyce telefon
Kirpikleri devirip göğüs geçirmeler
Burnu rendelenmiş memeleri silikon
Ağızlıkla çakmağın alevini içmeler
Yarı ömrü meyhane yarısı berber
Aşk faslını unuttuk
Hey Allah pardon
Yuvası aşk yuvası görkemli salon
Kapısı vızır vızır spor mercedes'ler
zar saydamı bluz bluejean pantolon

Aceleye Gerek Yok Ki...

Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor.

Sanıyoruz ki çok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.

Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikayetçi?

Çevremizde kaç kişinin aşk hayatı iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hiç kimse yanlışın nerede olduğunu da bulamıyordur.

Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki? Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan eş ruhumuzu bulmak gibi bir şansımız olmadığına da eminim... İşte bu yüzden içimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yaşıyoruz hepimiz, işte bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve işte bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz...

Gelen Dalga Bir

Ya!
İntihar ilacı şairi geri döndü.
İçeride yapamamış. Öyle çok kişi var ki içeride
yapamayan.
Öyle ise yeni baştan
ve şöyle başlayalım.
- bir yanımız kaç duvar yurt odalarına karışmış,
suya ölümüne hasret bornazların kapladığı, yazlık
sinemalarda sessizliğe çıt-çıt iliklenen ayçekirdek-
lerinin alışkanlığında, kedi çöplüklerine aldırmayan,

Başkaya Acele İki Bilet

Kaç dil biliyorsun Benle o kadar konuş Gerisini hayat halleder
Her kelimen bir zahmet başka coğrafyadan olsun
Sen başka coğrafyadan o Etin kokun başka başka dil
Yahu benim dediğim o değil Sen üzgün gezegen ol diyorum
Bacakların güzel olsun Yüzün gözün önemli değil
Öpüşmesen de olur Beni zaten herkes öpüyor
Sevişmesen de olur Beni zaten herkes seviyor
Kaç dil biliyorsun Benle o kadar konuş Gerisini tanrı halleder
Yok öleceksen söyle başka sevgili bulayım eşten dosttan
Yani aslında ölmesen de olur Zaten herkes bugünlerde başka ölüyor

Tanganika Roportajı (Mektuplar-1003)

Geceleyin geç vakit havalandık Kahire'den
Uzakta, ta uzakta, kanadın ucunda ayrılığın kırmızı ışığı yanıyordu.
Yıldızları sımsıkı tuttum avucumda, uyudum.

İndik Hartum alanına sabah aydınlığında,
bulutsuz, ak bir aydınlık,
bir porselen aydınlığı,
porselen bir fincan zar gibi ince.

Alanda dev bir 'Komet' vardı

Ellili Yıllar İçin Acılı Alaturka Şarkı

Meded ey zaman, bir parça kestir
Kestir bir parça ucundan zülfünün;
Gönül şarkılarını söylerken Safiye Aylâ,
Firak ey felek firak!
Ve bir o kadar da hüzün.

Ilık gazozlu, aynalı taraklı
Çok tramvaylı geçen yazlar
Spor ve Sergi Sarayı’na hayran şehir...
Cambazhaneli geceler, gök havai fişekli

Devinim

Irmağın çavlanları, çavlanların yamacında titreşim,
Bodoslama girdap,
Çavlanın ivedi gücü,
Akıntının o kısa baş döndüren tutkusu
Götürüyor görülmedik, duyulmadık ışıklarla
Ve kimyasal yenilikle
Götürüyor
Vadinin ve strom’un girdaplarıyla çevrilmiş
Yolcuları.

Sporla İlgili Sözler

Spor bedene sağlığı çevreye olgunluğu aşılar. R.şenkal

Sporun her türlüsü, sporcunun en ünlüsü muteberdir. R.şenkal

Hayatında spor varsa, yere sağlam basıyorsun demektir. R.Şenkal

Spor giren eve doktor çay içmeye uğrar. R. Şenkal.

Spor; sporcunun değil, sağlığına değer verenlerindir. R. Şenkal

Boks Bir Spor Mudur?

Bu yazımda sizlere bir spor dalı olarak kabul edilen boksun olumsuz tarafları hakkında bilgiler vereceğim. Konuya geçmeden önce spor sözcüğünün sözlük anlamına bir bakalım. Kişisel veya toplu yarışlar biçiminde yapılan bazı kurallara göre uygulanan beden hareketlerinin tümüne spor denilir. Boksun tanımı ise, belirli kurallara uyularak yapılan yumruk dövüşü, yumruk oyunu anlamına gelir.

Ülkemizde ve dünya ülkelerinin pek çoğunda ilgiyle izlenen boks, dünyanın bilinen en eski spor dallarından birisidir. Boksun tarihine bakacak olursak, eski Yunan’da ve Roma’da boks önemli sporlardan birisiydi. Ama bu spor acımasız bir biçimde yapılırdı ve dövüş genellikle boksörlerden biri ölünceye kadar sürerdi. Daha sonra yasaklanan boks 18. yüzyılın başlarında İngiltere’de yeniden ortaya çıktı. 1719’da James Fig, Londra’da bir ring kurarak hem ders verdi, hem de bütün rakipleriyle dövüştü. Çıplak yumrukla yapılan bu dövüşlerin kuralları yoktu ve çok acımasız biçimde bazen saatlerce sürüyordu. İngiltere’de 1866’da amatör spor kulübü kuruldu. John Chambers ve VIII. Queensburg Markisi’nin yönlendirmesiyle eldivenle yapılan maçlar için kurallar getirildi. Böylece çağdaş boksun temelleri atılmış oldu. Türkiye’de boksa ilgi 1. Dünya Savaşı sonrasında başladı. 1919’da İstanbul’da ilk boks kulübü kuruldu. Türkiye’de profesyonel boks 1950’lerde başladı. 1923’te Boks Federasyonu kuruldu.

Havadan Sudan - 2 -

Hayret, dehşet ve ibretle seyrediyorum. Cümle aynen şöyle''May gat senin cezanı versin''İngilizce bilenler hemen anlarlar ''Allah senin cezanı versin''cümlesinin hilkat garibesi yavrusu, yarı İngilizce yarı Türkçe. Hadi saçma sapan TV kanalları yapsın, yapıyorlar da zaten ama devlet televizyonunda ki bir programda böyle şeyler söyleniyorsa, insan üzülüyor gerçekten...

TRT her zaman dil konusunda duyarlı olmuştur. Biz böyle biliriz. En düzgün diksiyonlu spikerler hep TRT'den çıkmış hâlâ da çıkmaktadır...

Beyaz Ayakkabı

Ne çok sevinmişti ekmek parası için gittiği gurbetteki babası ona bir çift ayakkabı gönderdiğinde. Dünyalar onun olmuştu sanki.
Babası bir sabah o uyurken gelse yavaşça yanına girse onu kollarına alsa uyandığında ona gülümsese ancak bu kadar sevinebilirdi herhalde.Beyaz spor bir ayakkabı idi üstünde iki cırt cırt vardı. Altları siyah biraz da yüksekti. Çelimsiz ve ufacık olan boyunu biraz da yüksek gösterecekti bu ayakkabılar.
Bayramda giyersin demişti annesi ve kaldırmıştı sandığa beyaz spor ayakkabılarını. Daha iki ay vardı bayrama. Bu bayram daha güzel daha mutlu olacaktı. Başka bir heyecanla bekledi günlerin geçmesini. Beklenen gün gelip çatmıştı. En buruk, en mutlu günüydü onun. Buruktu babası bu bayramda gelememişti. Mutluydu onun gönderdiği beyaz ayakkabılarını giyecekti. O sabah ayakkabılarına sarılırken babasına sarılır gibi hissetti. Birkaç ay önce artırdığı üç beş kuruşla almıştı nede olsa. Belki ayakkabıya kardeşlerinin fanilasına annesinin patiskasına verdiği paralar yüzünden gelememişti bu bayram. Tek başına yine gurbet elde kalmıştı. Bir önceki bayramdan kalma gömleğini ve pantolonunu çıkardı annesi özenle sakladığı yerden. Yer döşeğinin altına koyarak bir güzel ütü yaptı kendince. Kırışıklıkları düzeltti işten güçten kırışmış elleriyle. Ayakkabıları kadar olmasalar da fena durmamıştı üstünde. Zaten etrafındaki diğer çocukların ondan bir farkları yoktu. Hepsi de onun gibi fakir çocuklardı. Hatta onun diğerlerine göre bir artısı vardı; beyaz cırt cırtlı spor ayakkabıları.

Top Yuvarlak Kazanan Dört Köşe Kaybeden Ters Köşe

Futbol günümüz dünyasında en popüler spor dalı olmayı açık ara sürdürüyor. Başka başka sporlar, boks gibi, basketbol gibi, atletizm gibi, zaman zaman tahtını zorlasa bile, onun seyirci potansiyeline ve insanları çekiciliğine çok da fazla yaklaşamıyorlar... Kazanmak her zaman gurur veriyor tabi ki sporda da başka başka şeylerde de... Son zamanlarda fanatiklik aldı başını yürüdü... Bu sadece bize özgü değil, bütün dünya da fanatizm futbolu, futbolcuyu ve seyirciyi avucunun içine aldı... Rakip takımın futbolcuları ve seyircileri adeta düşman bir ülkenin askerleri gibi gözüküyor öbür takımın taraftarlarının gözüne... Oysa böyle mi olmalı? Hani spor dostluk ve kardeşlikti... Hani sağlık ve zindelik için yapılıyordu bu spor ve onun bir şubesi olan futbol...

19 Mayis Genclik Ve Spor Bayrami




19 Mayis genclik ve spor bayrami
Spor yapsin gencler demis Ataturk
Istemem evde bos durupta yatani
Spor yapsin gencler demis Ataturk

Sporcu dedigin centilmen olmali
Zeki cevik ve atilgan olmali

Spor Sağlıktır

Spor yapmak neymiş dersen
Helede bir başlada gör
Farkedersin elbet farkı
Spor yapmak zindeliktir

İster buldun havuzlarda
İstersen yüz denizlerde
Kan toplanır benizlerde
Spor yapmak zindeliktir

Yigidolar

Parlasın yıldızın, doğ güneş gibi
Isıt süper ligi, yak sivas spor
Futbol oyna sana hayran kalsınlar
Golleri kaleye, çak sivas spor


Kükre arslan gibi,sesin duyulsun
İnlesin süper lig,stad çınlasın
Öyle baski topa hep sende kalsın
Gollerle hattirik yap sivas spor

At Önlerine Topu

At önlerine topları at, at da iyice oynasınlar,
Bu top oynamayı, meydan savaşı sansınlar,
Hızlarını alamayıp kafaları, gözleri yarsınlar,
At önlerine topları at, at da iyice oynasınlar.


Adam güzel gol atmış, hazmedemiyorsun,
Futbolcular sahadalar sen de mi iniyorsun,
Ondan sonra çıkıp özür, özür mü diliyorsun,
Adam güzel gol atmış, hazmedemiyorsun.

Namaz..

"Namaz öyle yüce bir ibadet ki.. Sevabını alamasa bile, spor yapmış oluyor kişi... Ama ~spor olsun~ diye kılanın da hayli zor işi..! ! "

*erdlerbş

Futbol Savaşı

Yirmibeş adam, bir top üç kalas,
Yenende bayram, yenilende yas,
Argolar küfürler kendine has...
Spor mu, savaş mı, toplu kumar mı?

Zincir, balta, satır, muşta, bıçak...
Sanki içerde savaş çıkacak.
İnsan öldürür fanatik alçak.
Spor mu, savaş mı, toplu kumar mı?