Adım Sonbahar

nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır

oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul

Sonbahar

Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle,ufkuna bak.

Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser rüzgarların durgun ahengi.

Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin

Sonbahar

Bir taraf bahce, bir tarafta dere
Gel uzan sevgilim benimle yere
Suyu yakuta döndüren bu hazan
Bizi gark eyliyor düsüncelere.

Kadınlar Sonbahar

Kadınlar sonbahar yapraklarını dökmeye başlar
Titrek dudaklarında sarışın bir keder
Nabız kaybolur kan susar dolaşım yavaşlar
Sisli bir nebuloz gökte yazılmamış şiirler

Dargın sevgililer yalnızlıklarına uzaklaşıyor

Anlaşılmaz çoçukluğun ortaokullarından ders zilleri
Kilitli defterlerde kurutulmuş menekşeler
Tehlikeli yolculukların kanat çırpan mendilleri

Eski Bir Sonbahar

Sonbahardı... Seninle geçiyorduk o yoldan;
Topraklardan, havadan bir hüzün taşıyordu
Bize yaklaşıyordu

Gönlümüzde yepyeni bir duygu yaşıyordu.
Rüzgarların değildi bu musiki, bu hüzün;
Hatırladın değil mi? Kuşlar ağlaşıyordu...
Havada bir serinlik... Tatlı bir hayal gibi...
Toprak nasıl meçhuldü tıpkı istikbal gibi?
O gün tabiat başka bir türlü yaşıyordu.

Sonbahar

Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur.
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarumar olur.

Mevsim boyunca kendini hissettirir veda;
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.

Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir.
Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir;

Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere.

Sonbahar Düşünceleri

Sonbahar geldi yağmurla beraber
Boynu bükük duruyor kasımpatı
Ölümü düşündürür oldu geceler
Yaz güneşinde bıraktık hayatı
İnsan böylede mahzun olurmuş meğer
Ansızın silindi renk saltanatı
Yaz güneşinde bıraktık hayatı

Ufuk yaslı, bahçeler kırık dökük
Geceler uzun, geceler korkulu

Seni Parmak İzinden Tanıdım Sonbahar

seni parmak izinden tanıdım sonbahar
bir gül yaprağına bıraktığın yüzünden

eteklerini toplayıp gitmesinden ölümün
zillerinin dağılıp kırılmasından hüzünden

boyacı çocukların gökkuşağını dolamasından
kırmızı atkılarını aşkları yerine yeniden.

Sonbahar

Altın rengi gözleri yanan bir semaverdi
Ilık bir çay kokusu akardı saçlarından.
Yanmanın lezzetini onda hissettiğim bir an
Ve yazın sevgisini bana önce o verdi.

Yaz gibi iri olgun meyveleri severdi,
Bir çocuk gibi şendi ve gülerdi her zaman
Bir mevsim gözlerinden içime doldu cihan
Ve güzel yaz günleri ne çabuk geçiverdi.

Sonbahar Ayini

Tişre deniz. Tırıs rüzgar.
Işıkların içinden geçen sabah
Theresa Berganza'nın sesinden
süzülen gamlı, uzun yola çıkmış
yalnız kuş. Gökyüzünde bulut,
bulutta biçim, biçimde gizlenen
telaş, telaşı besleyen vatos zaman,
zaman: Yaprağa yürüyen su,
damara yürüyen kan, durup bekleyen
tişre deniz: Kalanlar, gidenler,

Üç Damla Gözyaşı

Bir sonbahar öğlesinde, bir sonbahar öğlesinde
Ah, ne de güç
Gülüp geçmek genç kızlara.

Bir sonbahar akşamında, bir sonbahar akşamında
Ah, ne de güç
Durup bakmak yıldızlara.

Bir sonbahar öğlesinde, bir sonbahar akşamında
Ah, ne kolay.

Akarsuya Bırakılan Mektup

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
Neden akşam oluyorum tren kalkınca
Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
Öyle çok acımasız ki, öyle birdenbire ki
Az önceki çiçekler nasıl da diken diken
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.

O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti

Taşandeniz

Sevgilim! Kaşığın içine bakıyor sonbahar
yüzündeki siyah su birikintisi
üzüyor seyrek yürekli kuğuları, ve

Kırılan bir lades kemiğinin ardından
unutulmadın, unutulmayacaksın da
mıh gibi aklımdasın her yeni ayrılıkta

sevgilim! gözlerin, bir kaşık sonbahar

Atatürk''ü Düşünürken

Ne şairane mevsimdi eskiden sonbahar
Bahçeleri talan eden bir deli rüzgardı
Kırılan dal düşen yaprak şaşkın uçan kuşlar
Eskiden sonbaharın bir güzelliği vardı

Gel gör ki Atatürk'ün ölümünden bu yana
Sonbahar dahi bir tuhaf bir başka geliyor
Vatan gerçeklerini hatırlatıp insana
Türk yüreklerimizi burka burka geliyor

Bahar Gülü

Akşamdı adı bahar mı gül mü güz mü ilk görüşte gülmeye başlamıştı biraz dalgın sesi titrek selam vermemiştim oysa belkide kırdım istemeyerek hızlı hızlı yürüyordu kaşını almış dudağını boyamıştı yüzü sonbahar hüznü güneşe benziyordu gülüşü birden bire geldi beklemiyordum keskin bir bıçak gibi saplandı aklıma hep böyle cana yakın mı bakar acaba? Akşamdı uzak bir deniz kenarında oturmuş efkar yakıyordum karanlık tutmuştu yolları kimbilir kimin k boynundaydı kolları gecelerdir kötümserdim sakallarımı uzatmış durup durup uzakları dinlemiştim belki de bir zehirli göz tarafından zehirlenmiştim telofonu geldi aniden dilinde kelimeler sişeyler söylüyordu dilinde kelimeler silerek bilmeyerek bişeyler söylüyordu gülerek yaz geçti kış geçti benden bir bahar geçti ben bahardan geçmedim Akşamdı Uyanıktım yatağımda oturuyordum İstanbul mışıl mışıl uyuyordu.Şimdi ne yapıyordu ne yemiş ne içmişti nerede dans etmişti gözleri dolu muydu yoksa düşleri dolu muydu neyse neyse bunları düşünmek istemiyordum kanıma girmişti bir kere sanki başı göğsümde eli elimdeydi yaşamak sevmekten geçer diyerek belkide sevdim isteyerek Sabahtı O yoktu ben yıkılıp gitmiştim bir daha ne zaman nerede ne olacağımızı ikimizde bilmiyorduk.Belki yeni başlayacaktık belki hiç başlamayacaktık belki de başlayıp bitirmiştik Belkide Belki de...

Hatıralar

Bilmem ki hâtıralar,
Ne istersiniz benden,
Gelir gelmez sonbahar?

Bu kanad çırpış neden?
Cama vuracak ne var
Ey eski hâtıralar

Sanmayın güller açar,
Bülbül değildir öten;

Gurbette Sonbahar

O geceler uyku tutmazdı birimizi
Deli ederdi kanat sesleri
Turnalar geçerdi yıldızlı karanlıkta
Katar katar
Öylecene sabaha ulaşırdık ürpermiş
Neden sonra gün doğardı
Açılırdı bir sonbahar
Ne sonbahar

Nedense bir türlü ısınamadım

Sevgi Ve Dostluk

Kavgayı,
bir yaprağın üzerine yazmak isterdim.
sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye...

Öfkeyi,
bir bulutun üzerine yazmak isterdim.
yağmur yağsın bulut yok olsun diye...

Nefreti,
karların üzerine yazmak isterdim.

Mevsim Sonbahar

Yağmur dindi, rüzgâr esmiyor
Mevsim sonbahar, aylardan eylül
Sarı yüzün hüzünlü bir çağrı
Koklasam: tenin nane kokmuyor

Rüzgâr esmiyor, yağmur dindi
Bu deniz bizim mavi denizimiz değil
Telefonum çalmıyor, mektubun gelmiyor
Günler akıp gidiyor, evler sessiz

Düz Yazı - Bu Sonbahar Son Nokta

"Bu sonbahar son nokta"

Yazın son günleri, ister istemez bir hüzün sarıyor tüm benliğimi..Sonbaharın ürküten sarısı daha görünmedi belki..Yapraklar hala yerli yerinde ama biliyorum sonbahar çok yakınımda. Bütün beklentilerin son noktası..

Şakası yok, zaman bütün toleransini kullandı artık yapılacak hiçbir şey kalmadı. Sıkıca sariliyorum yaza. Bu yaza bir başka sariliyorum, bir başka istemiyorum gitmesini. Çok mu üşüyecegim bu sonbahar acaba. Beklentisiz bir yaşam başlıyor..Hayalsiz bir yaşama alışmıştım da, masum beklentilerim hiç terketmemisti beni..Aşk, sevgi ömür boyu hiç gitmeyesiye çalacakti kapımı, bulacaktı beni..Bu sonbahar yok bu sonbahar son nokta.

Umutlar hep vardı ama bu sonbahar yok bu sonbahar son nokta.

21.08.2016