Özgürlük

Okul defterlerime
Sırama ağaçlara
Kumlar karlar üstüne
Yazarım adını

Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Taş kan kağıt veya kül
Yazarım adını;

Özgürlük

Özgürlük yoluna girmezsen,
Bu yolda koşmazsan var gücünle,
Yıkamazsan yüzünü yüreğinin kanında,
Yarın avucunu yalarsın.

Adam dediğin kendini yok bilmedimi,
Cayır cayır yanmadımı yürek dediğin,
Hadi öyleyse uğurlar olsun.

Bir Şeyh Şamil Fırtınasıdır Özgürlük Atlarını İçimize Salan

Bir Şeyh Şamil fırtınasıdır özgürlük atlarını içimize salan

Güveler mi istila etti nedir …?
Ucuz piyasaya düştü beynimizin dekontları,
Unuttuk çarşı Pazar gezmeyi,
Geçen kışlara serdik kalın paltoları,
Unutup eski evlerimizde ki üşümeyi,

Güvelerin istilası değil beynimizde dolaşan kemirgenler,
Uyanmaya korktuğumuz saatlerde kınıyoruz rengini denizin,

Deniz

Yaşlı bir devrimci
düşürmez hiç ağzından
özgürlük kelimesini
ve yatmadan önce
bir bardak su yerine
denize bırakır
takma dişlerini

Beyaz Adam

Beyaz adam
küçücüktü ilk geldiğinde
ve oturmaktan
bütün kemikleri sızlıyordu
büyük teknesinde

Beyaz adam
kızılderililerin sunduğu yiyeceklerle beslenip
topraklarına uzandığında büyüdü
bulutlar arasında

Epigram

Aşk, varlığında, yokluğunda belli olur
Egemenlik, varlığında, yokluğunda belli olur
Bir özgürlük var, sularca, havalarca olağan
Varlığında değil, yokluğunda belli olur.

Duvar

Kireç badanalı duvara
kömürle adini yazdım
bir gemi resmi çizdim üstüne
balıklarını dizdim
gemi aldı götürdü seni
tükürdüm mavisine
sildim denizlerini bozdum

Oktay Rıfat
(Koca Bir Yaz)

Cezaevinde Barış Türküsü

Kalkın kardeşler ışıklar görünmeye başladı
Eski duvarlar değil bu duvarlar
Bir ak kuş gelip kondu kara çatıya
Dünyayı böylesine sardı mı kollar
Ne etsin kelepçe neylesin zincir
Kaç kez gösterdi tarih aldatmayacak bizi
Bu denizli kuşlu dünyada
Bir tek acılar mıdır payımıza düşen
Dökülsün yollara beş kıtada
Ekmek de özgürlük de barışın gülleridir

Devrim

Temiz kalan tek yerdir devrim
bütün bir yıl
kirlenen duvarda
ama görebilmek icin
asıldığı çividen indirilmelidir
yapraklari biten takvim

Zorbalara direnmektir devrim
bir çocuğun
annesinin çantasından aldığı paraları

Ama Ölüm

Özgürlük kitabının
sayfaları arasına
cellatların kurduğu
darağacındaki ip
yarım kalan
sayfayı gösteriyor
okumaya devam edecek
nice insana
Evlilik fotoğraflarının yırtılarak
kırılan çerçevelerin

Artık Sokağa Çıkabilirsin

Evine çağırdın ilkyaz sevinçlerini
çocukluğuna
Yırtıldı gözlerin, içine hayat doldu
o karanlık ışık...
Yükün yok
artık her sabah hoyrat bir özgürlük uyandırıyor seni...

Kalbinde herşey eşitlendi
Haz ve sıkıntı
Boşluk ve güven

Şakkul - Arz

Bin desi derinlikte delik bir kalp
Uzanır ağız
Siyasal bir avuç hava ister

Benimle fazla yakınlık kurdun
Çiçeğim
Köklerim ateş saplarım zehir
Yağmur ateş saplarım zehir
Yağmur sularıyla izler edinmiş tenin
Benimle çok hayal kurdun artık yaklaş

Bir Ölüye Yenilginin Şiiri

Bir gülüş unuttun avuçlarımda, gitti,
Bir deniz ülkesinde şimdi, bir kıyı şehrinde.
Yalnız kalmayacak o buruk sevinci.
Öldüğünü söylüyorsun sen, oysa saçların canlı
Al bir karanfil saklı arasında.
Suskunluk tatlı tılsımı dudağının hiç bozulmayan
tenin deniz rengi, gözlerin derin, bakılmayan.

(Sen bir ölüysen eğer, o serin güzel ellerinle süzülen bir kuş kadar özgür, beni de yaşamanın sevinci... beni de kollarına al götür.)

Âraf

I

Geliyor üstümüze bir yakup titremesi
değişimin belirtisi şapkanın ironisi

Kutlu öğleüstü ve akşam üstü
özellikle şimdi akşam üstü

Hiç eskimiyor ortadoğuda zaman
çünkü en verimli bir alçı

Özlem

Mavi yaz akşamlarında, özgür, gezeceğim,
Ayaklarımın altında nemli, serin kırlar;
Başakları devşirip otları ezeceğim,
Yıkayıp arıtacak çıplak başımı rüzgar.

Ne bir söz, ne düşünce, yalnız bitmeyen düş
Ve yüreğimde sevgi; büyük, sonsuz, umutlu,
Çekip gideceğim, çingene gibi, başıboş
Doğada, -bir kadınla birlikte gibi mutlu.

Yalnızlığa Övgü

Mutluluğun gözü kördür,
Yalnızlık sağır.
Ondandır biri tökezleyerek yürür,
Öbürü uykusunda bile bağırır.

Mutluluk yalnız kendisini görür;
Unutur bu yüzden ilkin kendisini.
Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür,
Boyuna bekler dönsün diye sesini.

40 Nolu Rubai

40
Neden servi ve süsen tarihte geçer?
Neden özgür insanlar onları seçer?
Biri on dili varken, susar devamlı,
Biri yüz eli varken, sanma el açar!

19 Nolu Sone

Yalnızca benden kaçma yeter
Boş sözler de etsen duymak istiyorum seni
Sağır olsan gönlüm sözlerini ister
Dilsiz olsan gördüğünü.

Kör olsam, seni görmek isterdim
Sen yanımda yol gösterici oldun
Uzun yolun daha yarısı bile aşılmadı
Bir düşün içinde yaşadığımız karanlığı

Yanma

ve elbet
gözlerim sularımdan çekilince
ürkek bir ceylanla anlaşırım
yüzünün çok yakını olan bir limana
dilinin ve ağzının verdiği baş dönmesine
bahçeni tutan tavşanlara sığınırım

kanımdan geçilmiyor moraran ağzım
kovalanıyorum
ikinci zaman karanlığı iç çarşılar

Sesin Yargılanışı

Savunmadan kendini,
Başı dik
Dinlemiştir duruşmayı,
Susmacasına.

Kim tutuklasa,
Ne kadar tutuklansa
Hep kaçmayı başarmıştır,
Kurtulmamacasına.