Dişi Kuş

Kuru bir ot
gibi yaşıyorum
gözlerden uzak
patika bir yolun
kıyısında

Tek suçum
sap olamamak
baltanın
kanlı oyunlarına

Kuş Mitingi

Sonbahardan sonra ağaçlar
Hep duman açar Ankara'da
Saksılarda yeşil bir yalnızlık
Uzayıp gider ev tutsaklığında
Kış boyu rüzgarsız ve çiçeksiz
Ne gün kalır güneşin yüreğinde
Ne şafak ne sabah
Kar altında dilsiz ve sessiz
Bir tohum gibi bekler baharı
Taş üstünde topraksız çaresiz

Kuş Ölümleri

Gittikçe yalnızlaşıyorum bir sen varsın
karşılığı olmayan sorular düşüyor aklıma
ve kuşların intihar tasarısından söz ediliyor kentte
soğuyan ellerinde kalıyorum bir kırlangıç gibi
Ellerin bir mecnun yurdu, upuzun bir sessizlik
birlikte okuduğumuz kitaplar kadar sımsıcak

Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin
her satırını çizip notlar düştük kıyılarına
Dünya upuzun bir çöl sanki, bir buzul kütlesi

Deli Kuş

Deli kuş bilir misin nedir
türküler kadar sevdalanmak
duyabilmek yüreğinde
bir depremin uğultusunu

Suya düşen bir karanfilse yüreğin
bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm
vursun seni o taştan bu taşa
o çağlayandan bu çağlayana

Alıcı Kuş

Vurur düşlerine ozanın
Güneş kızgınlığından birkaç ağustos
Birkaç ağaç
Yüksek ormanlar kuytusundan

Kardeşliğin alıcı kuşu
Kalkar konar

Köylü
Biçer ayrık otlarını ayırır başaklardan

Kuş Hatıraları

Benim çoculuğumda soframıza kuşlar konar
rüyalarımıza melekler uğrardı.
Kapımızdan yoğurtçu
bahçemizden ishakkuşu
kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.

kışın bir sobamız olurdu
sobanın yanında kedimiz
kedinin önünde yün yumağı
bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik.

Mavi Kuş

mavi kuş

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm, kal,
diyorum ona, kimsenin
seni görmesine izin veremem.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan

Ateş Üstünde İki Kuş

-kimseye...

1.

onulmaz gecelerin epe parmakları olurdu
telgraflar alınırdı o saat
ince uçurumlarına ölü dolan plak ülkelerin
güzel yalnızlıklarından

dire straits'in hüküm sürdüğü bir pub'da

Kuş Tüyü

Antene konan kuşun
şiirler yazılı
beyaz tüylerinde
belli ki konaklamış
demirparmaklıklı
bir pencere önünde

Kuş Sayfaları

Bir tren atılır kurşun gibi geceye
Demir gibi gök yüklü tren karanlığın ürpertisine girerken
Ötede kuşlar derlenir ana olurken bir gün doğumuna
Kent horozlarla uyanır sularla gerinir zamana
geçerken ezanla
Sayfalar sayfa olurken Kuran'la
Bir kuş yağmuru boşanır bilmediğim bir yerden
Bir boranın patladığı bir yerden

Kuş Renkli Çocukluğum

Dinle Gambito söyleyeceklerim var
Kalmadı artık
Dağlara yaslandığımız akşamlar
Babamızın dönmesini beklerken
İşaretlediğimiz zamanlar

Kalmadı kalmadı
Pencereden bizi gözetleyen ağaçlar
Şimdi saklanmıştır bütün kapılar Gambito
Üşüyoruz kimseler aldırmıyor

Kuş Seli

Kuşları da vurdular
Işığı güneyde emmiş kanları
Donmuş tenlerinin buzunu çözsün diye
Ve düşer düşmez soğuyup kaldı kuşlar
Neyi hızlandırabilirdi bu
Çürümüş leşlerle doldu kasaba meydanı
Ve her mavi çamaşırı bir kuş lekeledi
Balkonlara çıkarılmış limonlar arasında
Hırsla çiftleşip dururken kediler
Güneş

Uzun Kanatlı Kuş Sürürleri Diliyorum Sana

aşk çılgınlığının köprülerinden geçelim seninle
sevgilim, yaban otları arasında bulduğum yeşim
yüreğimdeki su birikintisinde okyanusu arayan nehir
sevgilim, unutmabeni çiçeğinin tuttuğu günlük
gözlerimle sarıldığım kuğu bulutlu gökyüzü

ellerini ayrılıklardan kaçırdığım
dalgın deniz feneri duruşlu
ilkbaharda gezinen sis saçlı sevgilim
mevsimlerin ilkokulundan kışı silelim seninle

Kuş Türküsü

Vurur gurbetteki kuş pencere pervazına
Şefkatli bir ekmek kırıntısı
İyi kalpli bir kız
Al git, al git, al git!

Sevgi mi, yankı mı, kıyıda gece
Kabarır yüreğimiz, ay bu ne ışık
Yalpalı su
Gel git, gel git, gel git!

Kuş

Eski bir aynada çoğalıyordum. Birden
On, onken yirmi; büyüyor kalabalığım.
Fırıncı, demirci, sabuncu, meyhaneci;
Deniz ben, sokak ben, ağaç ben, yalnızlık ben.
Kendimi içiyordum bardaktan, kendimi
Dişliyordum elmada. Yat kalk, uyu uyan
Çevreye serptiğim benler içinde ben
Sonra gün battı, morardı dağların ardı.
Bir kus öttü ovada, başka bir hamurda,
Aynamızda ay ışığı gibi yansıyan.

Kuşlar İçinde Bir Ak Kuş

Kuşlar içinde bir ak kuş
Eşim yok deyi çağırır
Bu çarh-ı gerdun elinden
Sinem çâk deyi çağırır

Kumru eder canım hasta
Gönül dosta gider dosta
Ömrüm geçer bir kafeste
Kurtar Hak, deyi çağırır

Bin Kuş Ayışığında

Şimdi senin soluğunda bu akşam
çiçekler ve sular kadar yalnızım
bir o kadar da esmer saçların
bin kuş esiyor sanki ayışığından

Kuş Sadece Bir Kuştu

kuş dedi: oooh! nasıl da mis koku, nasıl da güneş!
bahar gelmiştir
ve ben kendi çiftimi bulmaya çıkacağım

kuş taraçanın kıyısından uçtu
bir ileti gibi uçtu
kuş küçüktü
kuş düşünmüyordu
kuş gazete okumuyordu
kuşun borcu yoktu

Kuş Koysunlar Yoluna

Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına

Yine Hâl

Kazanda su kaynasa sanki ben pişiyorum;
Bir kuş bir kuş öldürse sanki ben can çekişiyorum...