Keder Sana Yakışmıyor

Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli,
Ellerin güzelliğini kaybetmiş nasırdan,
Hüzün rengi almış saçlarının her teli
Gözlerine gölgeler düşmüş kahırdan,
Gözlerin ki, gördüğüm gözlerin en güzeli
Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli

Böyle mahsun kederli değildin eskiden
Fıkır fıkır gülerdi gözlerinin içi
Dudakların nemliydi sevgiden, arzudan

Onbir Meridyende Sürgün Keder Ve İbrişim

şiirin İstanbul’una giderken
on bir meridyende sürgün, keder ve ibrişim

gecenin sır olduğu camlarda
Mavi Tren uykusu
yorgun yana sır değil aksimizin
iyi bakarsan
en önde kavaklar

bir kadını anneme benzetirim

Keder Gibi Ödünç

Kağıttanmış kederi kelimelerin
boşluğun acısı cümleden ince

ağacın kederi yapraklarından
aşklar yerle bir oluyor gazelden önce

Yağmurun kederi mırıldandığı şeyler
ahşap hanesine bir yetim düşünce

Kiracıya benziyor aşkın kederi

Bu Aşk, Bu Şehir, Bu Keder

1.
hoşça kal ayak izim
serseri sokaklarda
hoşça kal

kendine bir başka
gökyüzü büyüten

kardeşim

Boğaziçi''nde Keder Ve Sevinç

Bulutlu Boğaziçi
Kederlenince;
Akşamların derinliklerinde,
Değişik mevsimler
Renkleniyor gökyüzünde,
Filizinin en güzelleri de
Gözlerinde düğümleniyor.
Bir beyaz dalgacık oluyor
Saf öpücüklerin kıyılarda,
Rüzgarlar bile ürperiyor

Keder Denizi

Yürekler vardır ki Devran elinden,
Onlara gam sunulduğunda,
İri güller gibi kan ağlayıp
Sessiz, dünyayı seyrederler...

Yürekler vardır ki onlar,
Kırgınlık ve yalnızlığı tadınca;
Sokak gösterilerinde yakılan,
Taşıt lastikleri gibi,
Alevli ve gösterişli yanarlar...

Keder Atlası

nilüferler niçin suya eğilir
ve niçin
kavruk otlar gibi
tutuşur
o ilk sevdalar
söyleyin bana
ey kitaplar.

bana söyleyin
kim var

Çocuksu Keder

Annem sızlandı! Babam ağladı.
Tehlikeli bir dünyaya atıldım:
Çaresiz, çıplak, kulakları sağır eden cırtlak sesimle
Bir şeytan gibi, arkasına saklanmış bir bulutun.

Çırpınırken babamın ellerinde
Kundak bezinden kurtulmaya çabalarken
Bağlı ve yorgun, düşünebildiğim en iyi şey
Küsmek annemin memesine.

Müseddes-İ Mütekebbir

Tedbirini terkeyle takdir hüda'nındır
Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümanındır
Birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır
Devran olalı devran erbab-ı safanındır

Aşıkta keder neyler gam halkı cihanındır
Koyma kadehi elden söz pir-i muganındır

Meyhaneyi seyrettim uşşaka mataf olmuş
Teklif ü tekellüften sükkanı maaf olmuş

Müfredât 75

Kim ki dünyâda li-vechi'llâh esir âzâd eder
Âhiretde ol dahi âzâd olup görmez keder

Bir Sigara Tüttürürsün

Hışımla bir sigara tüttürür
ve tarafsız bir uykuya dalarsın, uyandığında
pencereler ve kederin şafağı karşılar seni, borazanlar yoktur;
bir yerlerde, sözgelimi, bir balık- heryeri göz ve kıpırtı-
suda oynaşır durur; o balık
olabilirdin, orada olabilirdin, suya mahkum,
göz olabilirdin, serin ve asılı,
gayrı-insan; giy ayakkabılarını, geçir
pantalonunu, hiç yolu yok evlat, hiç-
olmayan havanın hiddeti, ölü menekşeler misali

Seven Bir Kadın İçin Sone

Siz ne zaman sevdiyseniz çaresizlik vardı
Bir karanlıktı basan içinizi aşkla beraber
Sevince her yeriniz bir humma ateşiyle yanardı
Sonra gözlerinizde yaş, alnınızda ter

Onu severdiniz bilirim ama gidemezdiniz ki
Sizin gibi niceleri sevip gidemediler
İste ümitsiz askınızın şahidi
Dişlediğiniz yastıklar, kirdiniz kadehler

El Fatiha

Gülmeler,sevinç
Ağlamalar,keder
Sonu ölüm
Annem öldü

...''Ya

Sorma, neden keder yüklü düşüncemle
Eğlenirken sık sık tasalanışımı,
Neden her şeye mahzun bakışımı ve
Hayatın tatlı düşünden kaçışımı;

Sorma, neden sönüp gitmiş yüreğimle
Neşe dolu aşktan nefret ettiğimi,
Kimseye canımsın demediğimi de,
Hem bir kez seven bir daha sevemez ki.

Karakavak 1

Kıyıda tahammülfersa çay bahçeleri,
Sıcak ve güneşte parlayan semaverler
Bu olmayacak..böyle gitmeyecek bu
Çoraklaştı bayırlar, çoraklaştı her yer
Ancak hatırlar gibiyim çiçekleri....
Bu uğultudan nasıl ayrılır kederim?
Savrulurken tipi kent üzerinde kışın,
Keder de savrulsaydı ya..Hayır bilirim onu, kalır
Savrulmaz bilirim beni kül eder keder
Uzakta çay bahçeleri yerde çerçöp

Non Dolet 1

Keder bir fener gibi döner geceleri,
Ve bezgin seher gelir ardından
Her tanışmayı bir ayrılma say;
Her doğum bir ölüm habercisi
Kavuştuğumuzda ayrılmıştık bu kesindi,
Her güne ayrılığın korkusu sindi
Gerçeği bilmeyen yüreğimiz,
Hep yeni tanışmalara gereksindi...
Her kavuşmayı bir ayrılma say
Karanlık umutsuzluktan geçene,

Geçer

Şu ışık, şu gölge
Şu kara, şu ak
Şu var, şu yok
Şu mutluluk, şu keder
Biri gelir, biri gider
Sonunda hepsi geçer...

Saf Sabır

Ben, birlikte kıyıya sürüklediğimiz kayıktan
saflığımı ve sabrımı aldım tek
kalanları kumsala göm sen de
yaz boyunca
nasılsa her keder eksilir
kendini doldurarak

sardunyalarla konuşarak çoğalttım
aramızdaki ayrılığı
sayarak çoğalttığım günleri tamamladım

Şahmaran

Sedef, safir ve kör uyku, dünden
Kalan bir aynaya vuruyor düş gibi
Ve kâhinin her remil atışında ölüm
Kara değil, karada havada ve suda

Ağlayan narım da çatladı çünkü ben
Çocuklarımı kaybediyorum dağlarda
Dağlar ki ceylan yurdu, bir gülistan
Olsun içindi düşerse yolu Şahmaran'ın

Keder

Keder daima bildiğin keder.
Bir sevgilin olsa ne fark eder.
Keder daima bildiğin keder.
Bir dakikası bana ölümden beter.
Keder daima bildiğin keder.

Sonu gelmez acıların düşersen eğer.
Keder daima bildiğin keder.
İnsan hayatta hep mutlu olmayı ister.
Nedense hep Kazanma kuşağında kaybeder.