Kar Kar
Farı, kalbim, farı da
Kapına yığılacak karları
Kürüyeme!
Ben senin necinim, kalbim
Kulun, kölen, müneccim
İşlerin, açmazlar - - koş aç, koş aç!
Rafında kapkacak, torbada un
Al bir lenger kar
Kar Yağar Kar Üstüne
Kar Yağar Kar Üstüne
Yar Sevmiş Yar Üstüme
Varsın Sevsin Neyleyim
Turp Yemiş Nar Üstüne
Aman Yarim Gez De Gel
Badeleri Söz De Gel
Sarhoşum Ben Çözemem
Düğmelerin Çöz De Gel
Dağlarda Kar Olsaydım
Şu dağlarda kar olsaydım
Bir asi rüzgar olsaydım
Arar bulur muydun beni
Sahipsiz mezar olsaydım
Şu yangında har olsaydım
Ağlatıp bizar olsaydım
Belki yaslanırdın bana
Mahpusta duvar olsaydım
Kar
Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze, inceden.
Sesin nerde kaldı, her günkü sesin,
Unutulmuş güzel şarkılar için
Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan,
Rüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan
Kar Altında Hüzün Denemesi
Dünyanın en uzun hüznü yağıyor,
Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne.
Kar yağıyor ve sen gidiyorsun,
Ağlar gibi yürüyerek gidiyorsun,
Belki bulmağa gidiyorsun kaybettiğimizi
O insan ve tabiat çağını.
Dön bana ve dinle!
Kuşlar uçuşuyor içimde.
Kar Yağışı
Yalnızlığın sesinden bir resim yaptım
Karanlık kalabalıklardan süzdüm ışığını.
Akşamüstleriyle boyadım vazgeçen ağzını
Parmaklarını uzattım gece suları gibi ıssız
Salkımsöğütlerden bir beden çizdim usul
Hiçbir rüzgarın duruşunu bozamadığı
Bütün yağmurları topladım yapraklarına.
Sonra tüm yolcuların silindiği bir ufuk
Örttüm kakülleriyle alnının üşümesini.
Puhu kuşlarının avazını yerleştirdim dudaklarına
Kar Ve Ben
-Büyük şair Necip Fazıl'a hürmetlerimle-
I
Esiyor tane tane yine beyaz bir rüzgâr.
Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu?
Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar?
Yağan beyaz bir sükût, bir mahşerdir sanki kar!
Kar Musikileri
-Varşova 1927-
Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu.
Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.
Bir kuytu manastırda duâlar gibi gamlı,
Yüzlerce ağızdan koro hâlinde devamlı,
Bir erganun âhengi yayılmakta derinden...
Duydumsa da zevk almadım İslav kederinden.
Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
Düşmanlarımız dışında
Düşmanlarımız çünkü
Sevgiyi yok ettikleri için
Düşmanımız oldular-
İstanbul''a Kar Yağıyordu
Yetmişdokuzun kışıydı,
Sertti, soğuktu
İstanbul'a kar yağıyordu.
Kömür yanıyordu sobalarda
Geceleri polisler, bekçiler oluyordu.
Bir de biz oluyorduk
Ölümüne üşüyorduk ha
Yalan yok polisler de üşüyordu
Onaltı yaşındaydım..
Her şeyi bükecek bileğim vardı
Kar
Nasıl kar yağdı bugün, gece sabaha karşı,
Ortalık bembeyazdı, sanki bir gelin gibi.
Tane tane döküldü, göklerin sevda marşı,
Günahtan arındırdı, tüm günahkar yüzleri...
Yüzünde güller açtı kar yağınca herkesin,
İlk kez böyle günahsız, ilk kez böyle neşeli.
Çocuklar gibi gülşen, çocuklar gibi şen
Gökten armağan gibi döküldü her tanesi...
Kar
Derler ki,bu dünyada ne elde etsen kardır;
El atmadan bitende acaba ne kar vardır? ..
1978
Kar Kesti Yolu
Kar kesti yolu
sen yoktun
oturdum karşına dizüstü
seyrettim yüzünü
gözlerim kapalı
Gemiler geçmiyor
uçaklar uçmuyor
sen yoktun
karşında duvara dayanmıştım
Kar Taneleri
ellerinden yağardı
en güzel yalanından dünyanın
bedenimde titreyen kar taneleri
hangi sevişme bir vedadan daha uzundur
nedir ki aşk çağımızda bir merhabadan başka?
demiştin ya, aşk
kış yorgunluğu gibi yürürken aramızda
bir merhaba yeterdi güneşi ısıtmaya
Karanlıkta Kar Yağıyor
Ne maveradan ses duymak,
ne satırların nescine koymak o,
ne bir kuyumcu merakıyla islemek kafiyeyi,
ne güzel laf, ne derin kelam...
Çok şukur
hepsinin
hepsinin üstündeyim bu aksam.
Bu aksam
bir sokak şarkicisiyim hünersiz bir sesim var;
Kar Sesleri Iv.
ey renklerin ince sazı
hangi aşkın yalnızlığısın şimdi
büyürken gözlerinde
kırmızı bir kar tanesi.
Cenab-I Han Selim-İ Ma''delet Kar
Cenâb-Hân Selîm-i ma'delet kâr
Ki oldur merkez-i pergâr-ı dünyâ
Edüp takdim-i adlâ-yı mesâlih
Cihân-ı kıldı ma'mûrüz'-zevâyâ
geçüp tedkîk-i Oklides-i re'yi
Hikemde oldu Eflatun'dan a'lâ
Sezâdır olsa pây-endâz-ı râhî
Kumaş-ı atlas-ı gerdûn-ı hadrâ
Mühimmât-ı umûr-ı ceng-ı yekser
Aristo gibi tedbîr etti hakkâ
Kar Suyu Sızmakta
can çekişen aşkları da vurmalı
vurmalı ' sıradan bir intihar ' süsü vermeli
18-19 Mayıs 1982 Bursa
eski fotoğraflarda bıraktığım bir yuvarlanışım vardı
kurumuş eğreltilerden yazla gölgelenmiş ellerine
uzun bir kış yaşadım, yaşlı çizgiler yakıştırdım alnıma
kaşım kirpiğim geçilmez oldu kırağılardan
Kar
Kar yağdı durmadan üç gün üç gece,
Tıkandı geçitler yollar kapandı.
Yalnızlığın buzdan çetelesinde
Kimseler umursamadı karı.
Yüzlerinde iğreti bir kibirle
Hep düşürmekten korktukları,
Dalıp gittiler günlük işlerine.
Diz boyu birikmiş kar içinde
Yürürdük uzatarak açtığımız kanalı,
Dışarda Kar
kar yağıyor dışarda
sokak lambasına düşüyor
ve serçeler
üşüyor
kenarları hafifçe yanmış
sayfalarına kan
sıçramış
bir kitapta
nâzım hikmet