İzmir İçin Kenar Süsleri

1.
imbatı dök yazıya
şiir olur
söz renk değişir serin mavi
izmir olur

2.
saçlarına ilişmiş imbat
gözlerinde akdeniz
yalnızlığın buğusu sabah ağızlarında

Öpüldünüz Efendim

Buzul günlerinin çözüldüğü mevsimdi
Şiirler gibi akıyordu ırmaklar
Çekildi iğreti yollar ayaklarımızın altından
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim

Herkes bir başınaydı, nedense biz ikimizdik
Sokaklar yalın ışıklarla yıkanıyordu
Özlemin kabarmış köpüğü yüreklerimizde
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim

Gül 1

İzmir! e götürüyorum bir gülü
Sarı bir gülü..

Körfez

karabatak karşı çıksa da yine
ayın şavkı vurur izmir körfezi'ne
salınır bir imbatla sessiz sakin
tahta kasa / balık leşi / sintine

İzmir, 1944

Tek başına gezersin
Mavi emprime entari
Yakışmış üzerinde
Kaşın gözün yerinde
Güzelliğine güzelsin

Dolup taşmakta Kültürpark
Giden gidene Fuar'a
Sen yalnız olduktan sonra
Biz ne güne duruyoruz?

Atlı Ases

Kilimlerle senin sofalarla var yürüyüşün
Geldik şimdi bu saçların ki çözdüm ve çözmedim
Kuşluk yürüyüşün senin gerinmelerle ikindi yürüyüşün
İnceciksin terliklerle uzunsun ya da gözlerle

Öyle yürüyüşün ki inmiş atlardan ya Erzurum'dan
Aşkın ardınca oldular ki anlayın işte artık
Hem İzmir'de Kordon boyuyla senin şıkırtıların
Geldik şimdi bu ellerin ki tuttum ve tutmadım

Şimdi İzmir''de

Şimdi İzmir'de sabahın sekizi
Karşıyaka'da, Alsancak'ta, Güzelyalı'da
Bir ağ dolusu balık gibi gençliğimizi
Daha yeni çektik denizden, rüyalarımızı da...
Türküler övüyor sevgimizi
Şimdi İzmir'de sabahın sekizi
Şu deniz, şu gemiler, bizim malımız
Altın saçar gibi güneş tembelliğimizi
Karınca gibi çalışıyor adamlarımız
İncir işleyen kızlar sayıklar hikâyemizi

Davul-Zurna

Ah iç gıcıklayıcıdır sabahları yâlel
Bir nağme uzanır davuldan Sepetçioğluna
İzmirlilerden üç akıllı iskemle atmış kordona
Zurna çalıyor Pasaport önünde zurna
Çocuklar ayak uydurmaya çalışıyor oyuna
Helhel takmış kadının biri de koluna
Oyunla kadınla öyle pırıl pırıl ki helhel
Ah iç gıcıklayıcıdır sabahları yâlel

İzmir''in Akşamları

denizlerin rüzgarı denizlerin,
gelir vurur kızların bacaklarına.
izmir'in akşamları izmir'in,
herkes saadetini düşünür.

öpülmez ki deniz rüzgarı,
kolay kolay öpülmez ki.
bir kaçar bir de durur
kadınlar gibi.

İthaf

Küçüğüm, sen şimdi onsekizindesin
Güzelliğin gün günden dillere destan
Hatıramda herbiri seninle canlanan
İzmir'in günlerinde gecelerindesin

Sönmüş yanardağlar, kaleler eteğinde
Yüzyıllardır uyuyan şu bizim İzmir
O âşık kadınları, levent erkekleri nerde?
Sahiden yaşayıp göçtüler mi kimbilir?

Gaziler Caddesi

Basmane’de Gaziler Caddesi’ne
küçük bir yağmur götürdüm
siz böyle akşamüstü görmediniz

gizlice bir şarap tuttum
yine o şehir korkusu
ola ki simsiyah sarhoşum
içimde elektrik uğultusu
bir de kötümserlik sebepsiz

Yirmi Beşinci Saat

İzmir limanında suya çöktüğüm malum
suya kırk beş kuruşluk bir akşam çöktüğü
yirmi dört yıldızın battığı malum
lâcivert üstünde beyaz joseph conrad
sipsicim dişlerimin ucundan çekilmiş
dört yöne bıçak sırtı telgraf telleri
on sekiz nokta yirmi bir hat malum
ışıltılı bir sakal gibi çenemden sarkıyor
Blaise Cendrars’ın kıvırcık şiirleri
iki gözümün arasında üçüncü gözüm

İzmir''in Kavakları

İzmir’in içinde akçakavak
günle yalazlanır yaprakları
şimdi ne o çakıcı var artık
ne çakıcının konakları

Ne yosun kokusu imbatla gelen
ne evlerin önünde bahçeleri
afrikamenekşeleri kaktüsler
süsler balkonları pencereleri

İzmir''e Tahassür

Anne, deniz nerde, yalımız nerde?
Hani gideceğimiz İzmir'e der de
Beni uyuturdun dizinde anne!

Geçende ablam da öyle diyordu
Bu bahar İzmir'e girmezse ordu
Kanmam sözünüze sizin de anne!

Yeşil bir bahara büründü dağlar
Bülbüllü bahçeler, üzümlü bağlar

İzmir Aşkı

İzmir İzmir,
İzmir dediğin nedir ki?
Önden Kordon, yandan Kadifekale,
Üstten Hilton, alttan Roma tüneli.

Çeyiz sandığım Kemeraltı,
Bayramda süslenir kızları
Saat kulesi randevu vaktidir,
Asansör kulesi şarkılarımın sultanı

Nasıl Olduysa...

nasıl olduysa birden adımı unuttum
adını unuttuğum o sıcak şehirde
yıldız alacası yüzen bir zakkum
yanımda o hayal kız ikide birde
yolumu gözlerine bakıp bulduğum

sahi ben ne hırçın bir çocuktum
ele avuca sığmaz aklı fikri şiirde
mısra mısra başımı belaya soktum
İzmir cezaevi dokuzyüz kırk bir'de

Nasıl Bir Sevdaysa...

ay çok mu gecikti neredeyse çıkar
sen yanlızlığıma varır varmaz
az sonra yağmuru durduracaklar
rüzgarı değiştirdim
ustura ağzı poyraz

yok canım yıldızları unutmadık
mutlaka yerlerinde bulunacaklar
kenarı yaldızlı mavi bir karanlık
sütlü çıplaklığını örtecek kadar

Karabiber

İzmir'de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi karabiber
Yaprağının ucunu ısırdım
Tadı karabiberdi karabiber.

Bir yaşıma daha girdim
Biber dediğin tuzluğa yaraşır
Fidesi olur fidan olur
Bir çınar boyunda karabiber
İnsanın başı döner

941''De İzmir

941’de İzmir, bela çiçeği
sahil boyu karanlık
sevdalı bulutların hali
yağmur da ne kadar tembel yağıyor
kendimizi akan suya bıraktık
serseriler misali

941’de izmir
izmir şehrinin ışıkları yanıyor
çıktı şair namzedi attilâ ilhan

İzmirli Teğmen

kışlamız gömülünce karanlığa
ineceğim sokağa pencereden.
bir saat içinde varırım dağa.
gel dağa çıkalım İzmirli teğmen.

karışıyor bir yezit her şeyime,
dolara satılıp ölmek neyime?
bir çift de sözüm var adnan beyime.
gel dağa çıkalım İzmirli teğmen.