Ağır Hasta
Üfleme bana anneciğim korkuyorum
Dua edip edip, geceleri.
Hastayım ama ne kadar güzel
Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.
Niçin böyle örtmüşler üstümü
Çok muntazam, ki bana hüzün verir.
Ağarırken uzak rüzgarlar içinde
Oyuncaklar gibi şehir.
Hasta
"Vak'a Halkalı Zira: at Mektebi' nde geçmişti"
- Bence Doktor, onu siz soyarak dinleyiniz;
Hastalık çünkü değil öyle ehemmiyetsiz.
Sade bir nezle-i sadriyyemi illet? Nerede?
Çocuğun hali fenalaştı son günlerde,
Ameliyata çıkarken sınıf on gün evvel,
Bu da gelmez mi? Dedim 'Kim dedi, oğlum sana gel?
Nöbet üstünde adam kaçmalı yorgunluktan;
Hadi yavrum, hadi söz dinle de bir parça uzan.'
Hasta İken
Bir gün yine biçâre kadın hasta uzanmış
Tüllerde…
Uzaklıkları bir sâye-i müthiş
Bir dul gibi örterdi dumanlarla, elemle,
Hep gölge adımlar bir âheng-i ademle
Vâdileri kaplardı serâpa gece sessiz.
Eb’âdı boğan reng-i tehassüs gibi bir sis,
Bir lerziş-i sâkinle günün na’şını örter…
Titrek, karışık, hasta, hayâlî, sarı gözler
Bir Han Köşesinde Kalmışım Hasta
Bir han köşesinde kalmışım hasta
Gözlerim kapalı kulağım seste
Kendim gurbet ilde gönlüm heveste
Gelme ecel gelme üç gün ara ver
Al benim sevdamı götür yare ver
Erzurum dağları duman dildedir
Başım yastıktadır gözüm yoldadır
Aslı hayın yardır adam daldadır
Hasta Gül
Ah Gül, hastasın sen!
Uluyan fırtınada
Gece vakti uçan
Görünmez kurt
Keşfetti fesrengi neşeden
Oluşma yatağını;
Ve karanlık gizli aşkı
Yokediyor yaşamını.
Hasta Düştüm Hey Ağalar
Hasta düştüm hey ağalar
Halim bilmez dağlar şimdi
Düşman gibi dost karşımda
Zülüflerin bağlar şimdi
Etmedim ahd ü zamanı
Geçti mihnetin zamanı
Yitirdim kaşı kemanı
Gözüm yaşı çağlar şimdi
Hasretinle Beni Hasta Eyledi
Hasretinle beni hasta eyledi
Şu garip gönlümün bağı bostanı
Ayvası turuncu yar sen mi geldin
Halımı sormaya dost sen mi geldin
Bülbüller ötüyor dostun bağında
Arzum yarım kaldı göğsün ağında
Ellerim kelepçe cellat uğrunda
Kollarım çözmeye yar sen mi geldin
Hasta Oldum Odalarda Yatarım
Hasta oldum odalarda yatarım
Beylere göçecek zaman da geldi
Tutuştu bir uçtan yandı evleri
Bürüdü dağları duman da geldi
Yaz gelir de Arab atlar yarışır
Bayram gelir kanlı kinli barışır
Dediler sevdiğim elle konuşur
Divane gönlüme güman da geldi
Hicran Köşesinde Yatarım Hasta
Hicran köşesinde yatarım hasta
Zayıfım cisme ter ne zaman gelir
Gözlerim yoldadır kulağım seste
Dilberden bir haber ne zaman gelir
Terketti bendesin kaşları hilal
Anınçün ayrılmış kalmadı mecal
Sözü şehd ü şeker lebleri zülal
Dişi durr ü gühar ne zaman gelir
Hasta Bir Adamın Günü
Bütün gün, çürüyen ıslak tahtaların kokusu –
kuruyorlar ve sızıyorlar güneşte. Kuşlar
bakıyor ara sıra çatı sırtlarından ve uçup gidiyorlar.
Akşamları, yandaki tavernada, oturuyor kazıcılar,
küçük ringa balıkları yiyorlar, içiyorlar, şarkı söylüyorlar.
Kara deliklerle dolu bir şarkı.
Ve yapraklar, ışık titriyor,
raflardaki kağıt örtüler de titriyor.
Hasta Hasan Divanı (Ab-I Çeşmin)
Ab-ı çeşmin göllerde sona da kaz da bir
Süsen sümbül mor menevşe bülbül öter yaz da bir
Vagıf dertten haberdardır Gevher’in kıymeti yok
Kul Karani Kara Zülal Aşık Ömer sözde bir
Kurbani Hak aşığıdır daima hamdan söker
Destine alıf kalemi hattına bir hat çeker
Çöllü İsmail baş tacı candan kasavet döker
Kerem ki yandı ateşe od da birdir közde bir
Şimdi (Hasta Düştüm Hey Ağalar)
Hasta düştüm hey ağalar
Halim bilmez dağlar şimdi
Düşman gibi dost karşımda
Zülüflerin bağlar şimdi
Etmedim ahd-ü amanı
Geçti mihnetin zamanı
Yitirdim kaşı kemanı
Gözüm yaşı çağlar şimdi
Güzellerin Zülfü Destedir
Güzellerin zülfü destedir deste
Erenler har için oturmuş posta
Bir zaman sağ gezer bir zaman hasta
Hasta halin nedir der bulamadim.
Pir Sultan Abdalım dağlar ben olsam
Üstü mor sünbüllü bağlar ben olsam
Alem çiçek olsa arı ben olsam
Dost dilinden datlı bal bulamadım
O Kitap
Hasta olsam, ilâcım, çorbam, sütüm, o kitap...
Suda mantarım, gökte; paraşütüm o kitap...
Uğrunda Dertlere Düştüğüm
Uğrunda dertlere düştüğüm sevgili
Bir başkasına tutulmuş o da dertli
Derdimin dermanı kendi derdinde
Hekim hasta olunca kime gitmeli?
Şu Yalan Dünyaya (Bulamadım)
Şu yalan dünyaya geldim geleli
Özge elden özge yar bulamadım
Yaralandım al kanlara boyandım
Elimin kanını yur bulamadım
Dostun zülüfleri destedir deste
Erenler hak için oturmuş posta
Bir zaman sağ gezdim bir zaman hasta
Hasta halin nedir der bulamadım
İ’Tirâf
Safahât’ımda, evet, şi’r arayan hiç bulamaz;
Yalınız, bir yeri hakkında «Hazîn işte bu! » der.
Küfe? Yok. Kahve? Hayır. Hasta? Değil. Hangisi ya?
Üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömr-i heder!
Tretiyakov''a İyileşme İçin Öğüt
Hasta bir adamın öğütlerine
gülünür ancak.
Fazladan bir yemek daha ye ve yavaş ye
düşünerek düşmanlarını,
çok uyu,
kaçsın uykuları.
Sovyetlerin çıkarları için
süt iç sabahları bir bardak,
Sone 118
Bizler iştahımızı kamçılamak üzere
Damağımıza mayhoş karışımlar katarız;
Engel olalım diye görünmez illetlere
Önce ilâcı içip sonra hasta yatarız.
Nemalandım ya senin doyum olmaz tadından
Mideme türlü türlü acı salçalar dolar;
Doymuşum tıka basa hastalanmışım bundan
Gereksiz görünse de bu illet hikmeti var.
Aşk için ileriyi görmek hepsinden beter
Gelecek hastalığı sezmek yaman bir kusur;
Cihat İçin Cahit
Cahit ki bu hasta düzende sağlıklı bir kanserdi
Cahit ki haksızlığa karşı üreyen höcrelerdi.
Yorgun develer gibi çöktüğü Dormen şölenlerinde bile
'Siz paranızı, ben kendi kendimi yerim,' derdi.
Cahit zaten azalarak yaşayanlardan değil
Çoğalarak ölenlerdendi