Akça Kızlar Göç Eyledi Yurdundan
Akça kızlar göç eyledi yurdundan
Koç yiğitler deli oldu derdinden
Gün öğle sonu da belin ardından
Saydım altı güzel indi pınara
Üçü uzun boylu, kaşların süzer
Üçü orta boylu, zülfünü dizer
Sanki akça ceylan bir çölde gezer
Sarı kınalı keklik indi pınara
Göç
1
göçüyorlar
giysilerini onarmışlar akşamdan
bir kavgadan bir kavgaya
sedir ağaçları altından
göçüyorlar
ölülerini aralayarak siperlerden
kuşatma altında
beyaz bayrak bilmeden
Göç
Göç oldu bir acıdan öbür acıya
oysa sağrısı kurumamıştı atımızın
daha dün sürüp gelmiştik buralara
bugün göründü yine yolların ucu
Devrildi kıl çadırlar seher vakti
usulca uyandırıldı çocuklar
ve kadınlar bohçası çözülmemiş
bir keder gibi gibi düştüler yola
Yaz Göç Ediyor
Yaz göç ediyor - Ne yazık, yine güz! -
Uzak, bilmedik bir ülkeye doğru.
Mor dağlarda güneş doğmadan henüz
Yağdı bahçeme bir yaprak yağmuru.
Hiç kuşkum yok ki, sen şimdi kalbimde
Bir kış uykusuna yatan böceksin;
Yalnız ateşimle ısınacak ve
Yalnız vücudumla besleneceksin.
Yurdundan Göç Eylemiş
Yurdundan göç eylemiş hep güzeller
Gökde turnalar da çığrışıp gider
Altı Arap atlı tuğlu vezirler
Katarda mayalar buz(u) laşıp gider
Yaz olunca her dereler çağlaya
Dostu yoktur deli gönlüm eğleye
Güzeller çekmiş göçünü yaylaya
Hanı yaylam deyü arz(u) laşıp gider
Göç Eyleyip Dağlarda Yaylanmaz
Göç eyleyip her dağlarda yaylanmaz
Başı bölük bölük kar olmayınca
Dünya malıyınan gönül eylenmez
Gönülden bilecek yar olmayınca
Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçanın gülü derilmez
Gönül yarasına derman bulunmaz
Yar eliyle yarem sarılmayınca
Göç
Erzeli ömre varmadan
Torun torbaya rezil olmadan
İyi adamın gitme vaktidir
Dedik,
Göçüp geldik dostlar
Merhaba
Göç
Gidenler gecikmiş günleri götürdüler
Birlikte ne kadar yalnız olduklarını
Gözleri yanılsamalarla bağlı gelip
Görmediklerini göstermeye gittiler
Kazılardan sevdalar çıkıyor
Kız küpeleri gözyaşı şişeleri
Kaç yıldız yılı çalınmış ekmeğimiz
Kırık kazma ucu kuytu gizlerimiz
Yıkmış Çadırların Göç Etmiş Leyla
Yıkmış çadırların göç etmiş Leyla
Vardım ki boş kalmış yar otakları
Dağı mesken etmiş biçare Mecnun
Akıtmış gözünden kan ırmakları
Zeyd ile göndermiş Leyla'ya name
Dedi iyi getirdim ağyarı kama
Akıbet yar oldun İbniselama
Neyledin ettiğin o misakları
Kuğu
Bir kuğusun gönlümde usulca süzülen
Beyaz ama bembeyaz bir kuğu
Süzülürsün sevgi gölünde usul usul
Süzüldüğün göl benim unutma
Göl de olsam sevgiyle de dolsam
Korkarım tabi ya göç vakti gelirse
Sen bir kuğusun gönlümde usulca süzülen
Kışı da görecek olan yazı da görecek olan sensin
Heykel
Yalnızca ben bilirim
diktatör heykellerine
pislemek için
göç ettiğini
dünyadaki bütün
kuşların
Hiç
Gözyaşı tufanıyla taşıp gidiyor ovalar.
“Nereye bu göç? ” diye sesleniyorum kuşlara.
Bakıp bakıp arada açan geçen güneşlere,
Karım bana soruyor: ” Sana ne oldu? Neyin Var? ”
“Hiç” diye susuyorum. Ama bir hoşum, avara.
El Gazeli
Ellerine Sarın Kalbimin içini
O ayla boyanmış nar ellerine
Bahar ellerine giydir düşleri
Göksel şarkıları sar ellerine
O kar ellerine yar ellerine
Deme sabah akşam var ellerine
Rüzgar mı asker mi biçti yolumu
Çukurova
Çukurova sabır ovasıdır
Lokmasını
Göç edenleri
bilir
Yakmasını
yıkmasını
boğmasını
bilir.
Çukurova sabır ovasıdır
Göç Edebiyatı’Na Lacivert Bakış…
Ankara’dan, iki ayda bir bizlere merhaba diyen Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi, altıncı yılını doldurup yedinci yaşına girdi. Bu dergi özenli seçtiği öykü ve şiirleri kadar mercek altına aldığı dosya konuları ile de bir şekilde ilgimi çekmeyi hep başardı. Onların söylemiyle tekrar edecek olursam, dosya konusu seçimlerinde, edebiyata dayanırken insanlık hâlleriyle ilişkilenen konulara büyüteç tutmayı seviyorlar. Ocak Şubat 2011 sayılarında, göç olgusuna edebiyatın içinden bakmışlar.
Dosyaya ilgiyle bağlanmamı sağlayan sözler, Remziye Arslan’dan geldi. Arslan yazısına şu sözlerle başlamış:'Exile, sürgün..Dışa atılan anlamına gelen ' exile' ölüme; yani ' ex' olmaya komşu bir sözcüktür. Evet... sürgünlük ölüme komşudur. Ölüm; canlı bir bedenin, ardında yankısız boşluklar bırakarak bu dünyadan çekip gitmesidir. Bedenini alıp ayrıldığı canlılar dünyasına ruhunu bırakıp gider ölen. Oysa sürgün, ruhunu yanına alıp gidendir. kendisinin olmayan diyarlarda, en çok ona ihtiyacı olacaktır çünkü. Sürgün, bir zamanlar beraber olduğu, kendine ait olan ve kendini ait hissettiği her şeyi sonsuz derinliklerine gömdüğü bir dehlizi taşır içinde. Bu nedenle o, hep hatırlayan ve durmadan özleyendir. Bir anlamda içbükey bir yaşamdır onunkisi.'
Akçana Ağıt
Ağlamak faydasız düşünmek de boş,
Hayat böyle işte, koş ki babam koş,
Belki teselli olur şehirlerde coş,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana,
Beşerin adasıydı çimmek yerimiz,
Oyan ki büzü de kaldı gözümüz,
Değirmen derede bitti sözümüz,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana,
Aslında
Aslında bütün herşey yalandı....
bütün göçler bir nedenle yapılmaktadır...nedeni vardır aslında nedensizlik olan insanlarda...ve göçler ne yazıkki nedensiz sonuçlar üzerine yapılmıştır...göç edilen şehirler diğer şehrin sokaklarını andırır ve insanlar genellikle o sokaklar üzerine bezetme yaparlar...değişen sadece zamandır...göç yollarında aşklar hiçsizlik ismini alırlar...duyarsızdır sevişmeler,terkedilmiş bir şehirin acısını taşır...çocuklar gezer dağlarda adlarını bilmeyen aslında kardeşlik türkülerini beraber hep bir ağızdan ve hep aynı şehire göç eden çocuklar birbirlerini vururlar...oysa göç ve aşk onları doğarken vurmuştu...hepsinin nedeni nedensizlik değilmiydi?
oysa şimdi insanlar anlıyor ki vuranda vurulandı hep aynı çocuklardı...
Aslında bütün herşey yalandı...
Göç
“kuşların göçünü seyrettik pencereden
göç hiç dönüşü olmayan bir yolculuktur
kabul etmesen bile çoktan göçtüm senden
göç hiç dönüşü olmayan bir yolculuktur
göç edenler uzun zaman sonra dönse de
geçmiş aynı değildir aynı görünse de
gözler yaşarıp gönül hüzne bürünse de
göç hiç dönüşü olmayan bir yolculuktur
Göç
GÖÇ
Bilesin en büyük göç
Uzanan ellerdedir
Ellerim göç etti
Onurlu yaşamlara
Bilesin en büyük göç
Sevili bir bedendedir
Bedenim göç etti
Yaşamı yenileyen baharlara
Bilesin en büyük göç
Mayısta Yörüklerin Yaylaya Göç Zamanı
Dukkuk kuşu yaylaya göç haberini verir,
Mayısta Yörüklerin yaylaya göç zamanı.
O zaman dağların başındaki karlar erir,
Mayısta Yörüklerin yaylaya göç zamanı.
Yaban gülleri açar dağlarda gül gösterir,
Kardelenler karın üzerinde kol gösterir.
Göçte Deveci yıldızı gece yol gösterir,
Mayısta Yörüklerin yaylaya göç zamanı.