Kız Çocuğu

Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Bebeğe Çağrı

Soyguncu soysun da, vurguncu vursun
Sen ana karnında boşa durursun
Doksan günde çık gel, dokuz ay dursun

Doğmaya gayret et, doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek.

Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden
Her ocakta üç- beş baykuş ötmeden
Çabuk ' Devlet malı deniz' bitmeden

Bebeğe İhtar

Geçmişte yağmanın hasat dönemi
Acele gel diye çağırdım seni
Şimdi iş değişti dur, dinle beni
Dokuz aylık yolu altmış ayda çek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Emmin, dayın annen, baban kereste
İşçi, memur, çiftçi, çoban kereste
Çarşı, pazar, yazı-yaban kereste
İnsanlar ya mertek, ya orta direk

Bebeğe Sitem

'Aman gelme' dedim, bak geldin işte
Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.

Kimisi su katar içtiğin süte
Kimisi at sokar yediğin ete
Günahtan, hileden, haramdan öte
Zulmet kuyusuna düşersin bebek.

Doğunun Bebeleri

doğunun bebeleri tas bebek
değildir; say ki onlara cefa
ince yaralı bir gömlek
ve ninniler en çok aksamları zor
say ki onlar ağlarken lor
sac ki gülerken çökelek

doğunun bebeleri tas bebek
değildir; yaşmaklı Siirt’i
kınalı Van’ı

Alavere Gül

Cumba şiirin başladığı yer olmalı
Dudaklar uyakların dokunduğu yer
Aniden ağlayan bebek ve ani memeler
Duvarda gülümsemeye başlayan resim

Bilirsin alavere gül yoktur aşkta
Adam günün birinde askere gider
Gözyaşları hani bakışlarda bulutlar
Ayrılık Çeşmesinin kurumuş alnı

Anayasso

Gul, gurban olduğum Hökümet Baba!
Baa bir alfabe veremez miydin?

Gara dağlar gar altında galanda
Ben gülmezem
Dil bilmezem
Şavata'dan Hakkari'ye yol bilmezem
Gurban olam, çaresi ne, hooy babooov?

Bebek yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde

Ağlayan Çocuklar

Kafesli evlerde ağlar çocuklar,
Odalarda akşam olurken henüz.
O zaman gözümün önünde parlar,
Buruşuk buruşuk, ağlayan bir yüz.

Ne vakit karanlık kaplasa yeri,
Başlar çocukların büyük kederi;
Bakınır, korkuyla dolu gözleri:
Ya artık bir daha olmazsa gündüz?

Anlamak

Bazen anlıyorum,
bazen anlamıyorum.
annemi,
babamı nenemi

annem şöyle der
göstererek beni:
cin gibi maşallah

cin ne demek?

Oynayacak Yer Bırakın Bize

Kentler daralıyor, yollar daralıyor,
Kaldırımlar daralıyor, daralıyor bahçeler bile,
Daralıyor masallara sığmayan evrenimiz.
Yüreklerimiz daralıyor gün geçtikçe.
Oynayacak yer bırakın bize.
Önce cadde kenarları, sonra kaldırımlar,
Bahçeli apartmanların bahçeleri,
Size ayrıldı, sizin otomobillerinizle doldu,
Okulumuzun önü, düşlerimizin içi.
Oynayacak yer bırakın bize.

Dünyanın Bütün Çocuklarına Karşı Yazılmıştır

Hepiniz elele bir halka yapsanız
Rüyadan ve şarkıdan bir halka
Ve almasanız kimseyi ortanıza
Benden başka
Masallar gibi silinse etrafımız
Şehzadeniz olsam sizin
Biz mektebi ve dersi ebediyen terkettik
Ne olurmuş anneler vermezse izin
Seyretsem yüzünüzü birer birer
Ve birer birer seyretseniz beni

Çiğdemli Türkü

Nar çocuk acar çocuk
Dal olur açar çocuk
Dişleri erik erik
Isırır uçar çocuk

Bakışı yavru geyik
Yüzünde saçar çocuk
Ay doğar kumrulanır
Uykudan açar çocuk

Çocuklarım

Yoklama defterinden tanımadım sizi,
Benim haylaz çocuklarım
Sınıfın en devamsızını
Bir sinema dönüşü tanıdım
Koltuğunda satılmamış gazeteler
Dumanlı bir salonda
Kendime göre karsılarken aksamı
Nane sekeri uzattı en tembeliniz
Götürmek istedi küfesinde
Elimdeki ıspanak demetini

Çocuklarınız İçin

Savaş sonrası sayımlarda
Şu kadar ölü, şu kadar yaralı
Kadın, erkek sayısız kayıp…
Elden ayaktan düşmüş
Geride bir o kadar da sakat,
O kara günleri anımsayalım diye…

Zorumuz ne insan kardeşlerim,
Amacınız kökümüzü kurutmaksa,
Yetmiyor mu tayfunlar, taşkınlar,

Anneciğim

Anneciğim seni ben,
Çiçeklerden yemişten,
Sarı saçlı bebekten,
Canımdan çok severim.

Gitme hep yanımda kal,
Beni kollarına al,
Pembe gülden daha al,
Yanağından öperim.

Yıkanma

Leğene girdi mi Defne
Kendini ördek sanır
Annesi verir süngeri eline
Hiç ağlamadan yıkanır.

Her yıkanışında Defne
Biraz daha küçülür leğen
Leğen mi küçülür dersiniz
Yoksa Defne mi büyür?

Benim Güzel Yavrum

Ondan sonra, benim güzel yavrum,
Bir de oğlu varmış padişahın.
Senin gibi akıllı,
Senin gibi yürekli
Başı dik
Gözü pek,
Babasından daha güçlü,
Senin gibi…

Bakmış ki padişah,

Ne Kuş, Ne Böcek

Kuşsunuz diyorlar, çocuklarım,
Bir kuşsunuz diyorlar size
Sığınacak kol arayan
Konacak dal arayan
Bir yavru kuş, türkülerde.
Telgrafın tellerine konarsınız
Ezgilere uymak için
Avcılar vurur sizi.
Yeşil başlı ördek olur
Kalırsınız çöllerde

Ana Öğüdü

Çiçekleri ezme yavrum
Çiçekler bir yüreğe benzer
Çiçek ezen, insan ezer.

Sakın sen kuş vurma yavrum
En engin bir kardeşlikte
Uçar kuşlar gökyüzünde.

Tüfekle oynama yavrum
Şakacığı bile çirkin

Benim Oğlan Fotoğraflarda Büyüyor

İçimde acısı var yemişi koparılmış bir dalın,
gitmez gözümden hayali Haliçe inen yolun,
iki gözlü bir bıçaktır yüreğime saplanmış
evlât hasretiyle hasreti İstanbulun.

Ayrılık dayanılır gibi değil mi?
Bize pek mi müthiş geliyor kendi kaderimiz?
Elâleme haset mi ediyoruz?
Elâlemin babası İstanbulda hapiste,
elâlemin oğlunu asmak istiyorlar