Bahçe
Bir Acem bahçesi, bir seccade
Dolduran havzı ateşten bade.
Ne kadar gamlı bu akşam vakti
Bakışın benzemiyor mutade.
Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar
Dalmış üstündeki kuşlar yâda.
Bize bir zevk-i tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyada.
Bahçe Görmüş Çocukların Şiiri
İlkin sakin kiraz bahçeleridir andığım eski günlerden
Şehrin çocuklara mahsus kaydıraklardan olduğu
Fi tarihinde kutsal sözleri kale almadıkları için
Harap bırakılmışlar tabiatüstü güçlerle
Bir kere elime aldım mı çocukluğumu
Üstüne kerametler yazılı derilerde
Geleceği bildiren derilerde
Başlar yeni bir mantığın bağbozumu
Arka Bahçe
Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız
kim karar verebilir birbirine dokunan taş ve su
hakkında, kimin kimi ayakta tuttuğuna, ve günün
aslında kumdan, tuzdan ve ışıktan oluşmadığına?
boşlukları doldurduğumuzda belirecek hayatın
Bahçe Dıvarından Aştım
Bahçe dıvarından aştım
Kırmızı güle ulaştım
Öptüm koktum helallaştım
Kadınım şalı kuşan da gel
Nar ağacı narsız olmaz
Al rubayı ba(ğ) lan da gel
Gül ağacı gülsüz olmaz
Benim yarim bensiz olmaz
Gezelim Bahçe Bağları
Gelir misin benim ile
Gezelim bahçe bağları
Sevişelim senin ile
Hoş geçirelim çağları
Yar dişlerin meknun gibi
Akar yaşım ceyhun gibi
Dertli gönlüm mecnun gibi
Dolaşır yüce dağları
Lirik Bahçe
Biliyorsun çoktan yaşlandı ağaçlar
dün gördüm
bir iki beyaz yaprak düşmüştü ulu gövdeden
biliyorsun çoktan yaşlandı artık rüzgârlar
sarıp sarmalamıyor dipsiz bahçedeki güneşi
sonra limon ağacını hurmayı ve kan rengi gülü
tanrının sabırla taşıdığı sulara
iri bir nilüferle bir meleğin aşkı düşmüştü
Toprak da tütmüyor
Bahçe
Duvara savrulmuş bir ipek çilesi gibi boşalmışçasına
Tahta bir çit boyunca yürüyor bir patikasında
Kensington bahçelerinin,
Dokunsalar dağılıverecek sanki
öylesine kurumuş ki içi.
Aksi gibi nereye çevirse başını
O mundar, o yedi canlı, topuz gibi çocukları ayaktakımının,
düşün, bu piçlere kalacak yarın dünya!
Geçmiş ondan üremek de, üretmek de.
Ey İnandırılanlar, Kibirlenmeyin!
İnanmak, okun kalbe saplanmasıyladır. Aklımızın herhangi bir inancı onaması, inanmak için kâfi değildir. Bir başka elin devreye girmesi ve sizi kendine ait kılması gerekir. Gidip görmeyi çok istediğiniz bir yeri düşünün ve cebinizde beş kuruş yok. Tüm gayretinizle bilet parasını bütün etseniz dahi, o yere gitmeniz size bağlı/dair bir şey değildir. Bileti kesen, sizi bir vesaitin içine koyan, gideceğiniz yere sağ salim varmanızı sağlayan bir başka eldir. Evet, Allah dilediğine inandırır!
Hal böyleyken, bileti kesilen ve gideceği yere varan kardeşlerimiz de, karşılaştıkları bahçenin güzelliğiyle mi ilgili bilemem, çok geçmeden bir kibir başlıyor. Bazılarında, bu güzel bahçeyi herkesle bir an evvel paylaşmak isteğinden oluyor bu. Bazılarında ise, bu bahçeden gayrı bir yer olmadığı, olmaması gerektiği duygusu, birdenbire putperest bir düşünceye dönüşüveriyor. Peşi sıra, “bahçenin sözcülüğü”, “bahçenin sahipliği” gibi, durumdan olmadık vazifeler çıkarmaya başlıyorlar. Öyle ki, sürekli olarak bir bahçede olduğunu savlayan bu insanlara baktığınızda, bir bahçede olduklarını düşünmeniz neredeyse imkânsız!
Fayton
O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey
incecik melankolisiymiş yalnızlığının
intihar karası bir faytona binmiş geçerken ablam
caddelerinden ölümler aşkı pera'nın
Esrikmiş herhal bahçe bahçe çiçekleri olan ablam
çiçeksiz bir çiçekçi dükkanının önünde durmuş
tüllere sarılmış mor bir karadağ tabancasıyla
zakkum fotoğrafları varmış cezayir menekşeleri camekânda
Mor Yaşmaklım Bahar Geldi
Mor yaşmaklım bahar geldi
Sen de durma eserek gel
Bahçe bahçe kucak kucak
Lale sümbül keserek gel
Kopar ayrılık bağını
Sevda yaşasın çağını
Kavuşmanın bayrağını
Daldan dala asarak gel
Kış İçinde Açan
Odamın penceresi bir bahçeye bakar
Bahçe çırılçıplak, kurumuş ağaçlar
Bir kız bilirim
Hep aynı günde, aynı saatte
Aydınlık iplere çamaşır asar.
Odamın penceresi bir bahçeye bakar
Bahçe bütün bahçeler gibi ıssız
Tarumar olmuş, çiçekler perişan
Sadece bir gül var, bir gül var kış içinde
Kızın gözlerinde şimşek şimşek açar.
Sonbahar
Bir taraf bahce, bir tarafta dere
Gel uzan sevgilim benimle yere
Suyu yakuta döndüren bu hazan
Bizi gark eyliyor düsüncelere.
Bulsam
Bulsam, bir sihirli anahtar bulsam,
Toprak kilidini açsam dünyanın,
Çözsem düğüm düğüm muammasını
Ölüm denen sonsuz, büyük rüyanın!
Gelse bahçe bahçe mevsimler dile,
Ağaçlar, çiçekler konuşsa biraz:
Kimdir şu dallarda kızıl gülleri
Böyle alev alev yakan sihirbaz!
Sele Kapılan Küre
küre, sele kapıldı herkesin uyuduğu bir gecede
gülüşleri ve ağlayışları farklıydı kıtaların eskiden
aşkları ve nefretleri ne çok benziyor şimdi
çocuklar tahta oyuncakları severdi bir zamanlar
tahta araba, tahta at, tahta ev, tahta bahçe
yitip gidiyorlar şimdi göğü delen çeliklerde
sevişmenin başka bir tadı vardı mağaralarda
Akşam Ve Sen Ve Ben
ikimizdik, sen ve ben, bir çiçekle
onun tomurcuğu arasında bir yerde;
öylece durur muyduk, ikimiz gibi?
dâima birlikte olurduk hüzünlerde...
anımsar mısın, yaz günü, bir bahçeyle
gizledikti kendimizi birbirimizden;
sen ve bahçe, ben ve bahçe, sen ve ben:
akşamlar derlerdik her ikimizden...
Bir Gül
Odamın penceresi
bir bahçeye bakar
bahçe çırılçıplak
kurumuş ağaçlar
bir kız bilirim
hep ayni günde
ayni saatte
aydınlık iplere
çamaşır asar
36 Nolu Rubai
Ey gönül, işte dünya; koş, hepsini gör.
Bahçe yemyeşil cennet; hoş, hepsini gör.
Bugün ölen çiğdemi, sabah görmüştüm;
Çiğ düşmüştü üstüne; boş, hepsini gör.
(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)
Gün Eksilmesin Penceremden
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Anahtar
-1-
Bulsam, bir sihirli anahtar bulsam,
Açsam göğün mavi kapılarını.
Bir samanyolundan geçip dolaşsam
Yıldızların altın yapılarını!
Dolansa boynuma ışıktan kollar,
Açsa esrarını gök perde perde:
Kaybolan sesleri duysam yeniden,
Parçalar
I
Baygınlık içindeydi Locke*;
Bahçe öldü;
Tanrı onun böğründen
İp eğiren kızı**** aldı.
II
Nerede ererdim hakka