Ay! Ay! Ay!
Şu gökteki ay var ya
Şu boktan şu yarım ay
Bakarsan bakarsan bakarsan
Bi tek sözüme bakıyor benim
dolunay olmak için
O bana bakıyor
Ben ona.
O bana bakıyor
Ben ona,
Hepimiz ama
Ay Karanlık
Maviye,
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine.
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Her Aşk Bir Ay Taşır Alnında
rüzgâr, böğürtlenlerin, kekik kokularının, deniz kestanelerinin
bestelediği türküleri kulağınıza umulmadık zamanlarda fısıldıyorsa
toprak, elinize aldığınız zaman pul pul balıkçı motorunun sesini taşıyorsa
(insan kalbinize
bilin ki bir italyan maria çocuk, bir faslı hüseyin'e aşık olmaya yüz tutmuştur
zeytindağ'da, bin yıllık bir zeytin ağacı yaşlı gövdesinde
toma'nın meyhanesinde zeytinyağı saflığıyla gülümsüyorsa ellerine cunda'nın
Ay Işığı Sonatı
Alnımda bir ağustos böceği
Yapraktan bedenim
Ağaçtan bademim
Bu zincirinden boşanmış poyrazda
Uçuyoruz dolunaya doğru
Yel yepelek yelken kürek
Uçuyoruz ağaçlar evler duvarlar
Uçuyoruz peribacaları
Allaha emanet kula selamet
Toprak da ayaklandı
Ay Kırmızı Aylar Kırmızı
Benim yüzüm budur sanıyorum
Çirkin mi diyorum, değil korkulu
Tarife göre bir atımlık tedirgin
Gününe göre azıcık anlaşılmaz
Geceye sorarsanız bir yere yolcu.
Belki bir sevme olayında kayıp
Bakınca anlaşılır gözlerimin çokluğu
Şarabıma gidiyorlar tek kelimeyle
Her şarap bir bitendir tarife göre
Ay
Seni ayın altında unuttular, günlerin
Eksik bıraktığını ay tamamlıyor şimdi
Uzak sessizliğin ki anı kadar siyah
Sözleriyle hicran kuyusuna kapattı beni:
Ay nice batsa da meğer insanlar kadar
Karanlıkta bırakmazmış kimseyi! Sen bütün
Geceyi topladın üstüne ve bir bir söndü
Masumluğun küçük fenerleri, yıldızlar
Bir kez aydınlatır çünkü gövdeyi, bir kez
Gölge düşmesin anıya, birbirimizden önce
Ay Işığında
Köşeyi dönerken gölgeni gördüm
Yüreğim çarpmaya başladı güm güm
Ey göçmen şiirim, masalım, öyküm
Hep peşinden koşturup duruyorum.
Yettim-yeteceğim derken çağ kuşluk
Bir türlü dolmuyor bu ara boşluk
Başıma vuruyor aşktaki hoşluk
Feleğin çarkını durduruyorum.
Ay Aralama Etüdleri I,
Sonra aniden geyşa! Bilinçsizce,
bir anlamı olmalıymış gibi bunun
önce biraz tedirginlik ve öfke,
ardından çokca telaş ve savurganlık: Tahmini
gezegenin son astronotu -Niye Kimse
Fizikten Sözetmiyor Bu Evde -Ve Ben Niye
yukardaki, aşağıdaki komşunun da çocuğuyum
annem kilitlerken cinimi kilere; Daniel Hatırladım
şimdi, bazı mayıs aylarında ellerim olmazdı Ve Ben
çoğu kez Janis Joplin ve Jim Morrison Baladları
Ay
Yürek kemiğiyle lades tutuşan iki çocuk!
misafir oyuncu bir terkediş biçimi
ile ellerim vücudunun prömiyeri!
Aynı ahır adına koşan acılarımız var bizim!
amatör balıkçının leğeninde iki istavritiz seninle
ölüme beş kala ölümle canlı telefon bağlantısı kuran!
dibi senin aşkında gizlenen kırılgan bir aysberg bu tufan.
Bir Ay Aldım Diyarbakır''dan Tokatta Biri Oldu O Zaman
Tokatli diyorlar ya da bir atin baslangici
Egilmis, sakin, ickiler aliyor kalabaliktan
Simdi o mor gozleri mor bir kadinla ilgili
Birazi namuslu iyi, birazi acikca perisan
Ya da bir kadin bir kadini oper gibi
Hicbirsey anlamiyor yasamaktan.
Hicbir sey anlamiyor diyeli anlamiyor
Ama bir yalnizligi tamamliyor durmadan
Askerler geziniyor, her yerde bu goz kahveleri
Ay Işıgında
Geceler midir tükenip giden
Aylar mı yoksa ay ışığında
Ey soluğumu soluğunda sevdiğim
Sesimi sesinde dinleyip,yüreğinin rengine gönül verdiğim.
Bil ki senden uzak ne kuşları avutabilir beni buranın
Ay Aralama Etüdleri Iı,
Melek hastalığı: bir dokunun titiz Aranışı
müfettiş bir cin gibi bakarak tutunur gözü
akla sonradan gelecek olan sırtını duvara
vermiş gülüş, dişler arasında sıkıntılı dol
aşan tırnak, üstünde Manhattan ve beni sev
en tilki, cevaplamayacağım mektuplarım ve
r; bir merdiven var sonra çıkıp da inmeyec
eğim; infilak etmiş bir yaradılışla yakl
aşıyorum gecenin gecenin kanlısına elim
de yalnız
Ay Düşünce
ay düşünce denize
seni hatırlarım
ince ince yağan yağmur,
iskeleye yanaşan vapur
haydarpaşa garı
seni hatırlarım
ay düşünce denize
kalbim çarpar, telaşlı
bir kuş olur, siyahlar içinde bir kadın
ve yakasında ipiri kırmızı bir gül
Ay Yansın Ağalar Güneş Tutulsun
Ay yansın ağalar güneş tutulsun
Parladı parladı çalın kılıncı
Oklar gıcırdasın ayyuka çıksın
Mevlanın aşkına basın kılıncı
Durmayın orada kargı kucakta
Dolansın yiğitler köşe bucakta
Bir savaş edelim kelle kucakta
Şehitler aşkına çalın kılıncı
Ay Gömülür
ardından resmin asılır işlek yerlerine kentin
piyangocunun yanında tahta çitlere yakıştırırım
gözlüklüsün, üç yaş büyüksün, rize’de büyümüşsün
başka adını da bilirim, hepsi yalan, o gülmen de
eski, küçük bir limandır gülmen, takalar sığınır
ardından resmin asılır işlek yerlerine kentin
denizle kavgalıdır kayalar, otururum, elim tuzlanır
fırlatırım çakıl taşını, kaç kez sektirebilirim
gömülmesin suya, sen tut, durma sonra bana yürü
Çöl Ve Ay
bir ince suydum, ezildimdi, basıldı
üstüme, kaldı ayak izleri suda;
bir menzilden ötekine... nasıldı
gitmek? ağrdı çöl, kuytulardı, pusuda...
baktılar, haramiler, çölde su'ydum;
gittimdi, kumlardı, soydular beni;
yedi askı, çırılçıplak, söylendi, duydum:
ört ketenle Mısır'ı ve Yemen'i...
Ay
Sessiz arkadaşlığı ayın eşlik ediyor sana,
dalgın gözlerinin bugün toza dönüşmüş
bir bahçe ya da avluda onu son kez çözümlediği
-zamanın derinliğinde yitip gitmiş- o akşam
ya da geceden bu yana. Son kez mi?
Biliyorum, biri çıkıp şöyle diyebilir
günün birinde sana, tam da gerçeği söyleyerek:
Parlak ayı görmeyeceksin artık, tükettin
yazgının sana bağışladığı fırsatların toplamını.
Tüm pencerelerini açsan da dünyanın, boşuna.
Ay Işığı Cinayeti
sokak fenerine asmış kendini
ay ışığının
biri
şehrin
ortasında
ölmemiş
hala dipdiri.
Ay
Bir yalnız
Gökyüzünün sözlüğünde
Ay Seker
ne zaman aklıma bir aşk gelse
aklım açar sessiz uçurumlar
mor bulutlar geçer paletinden
allahın uzak ikliminden
taş plak, çivi iğne, ses gramofon
kum sahil, kırmızı boya, ölü devrimciler
birer ikişer büyür ayçiçekleri