Akdeniz Yaraşıyor Sana
Akdeniz yaraşıyor sana
Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun
Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarında
Hiç dinmiyor motorların gürültüsü
Köpekler havlıyor uzaktan
Demin bir çocuk ağladı
Fatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yine
Ali dumdum anasına sövüyor saatlerdir
Denizi tokmaklıyor balıkçılar
Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak
Akdeniz Acılıydı Xıx
De bana nasıl öldürebilir kişi kendini
Sevgiyçin.
Sonra nasıl düşünebilir deniz deniz
Sonra nasıl sever?
Güzellikle çirkinlikle ilgin yok
Büyüksün
Ve varsın her oluda
Buğdaydan yalıma dek.
Akdeniz Acılıydı Xı
Denizin sakladığı bir şey var
Sevmek der kimi,
Kimi unutulmak.
Peki neden üşütür hep
Bu ağustos gecesinde
Karanlığın büyüklüğü?
Beni düşünme, dedindi ayrılırken
Düşünmüyorum ki
Akdeniz Üstünde Yaldız Piyade
Akdeniz üstünde yaldız piyade
Validen sever mi benden ziyade
Tombul ellerinle gülgülü bade
Şurada bir hanım vardır bari maşallah
Döne döne benim yarim olur inşallah
Behey caurin kızı atma taş bana
Çark gemisi gibi çatarım sana
Etme bu cefayı yazıktır bana
Akdeniz Salgını
-halikarnas balıkçısı’na-
I
Öyle bir alaşımdır ki seninle deniz
Bir açık deniz
Bakınca hiçbir şey göremediğin
Gözlerini duyduğun yalnız
Sözlerin var, dudak izlerin yok sözlerinde.
Akdeniz
Pırıl pırıl
Güneşlerin içinde,
Kırmızı al yeşil sarı,
Düşlerini alt üst eden
Eski bahçeler..
Güneyde yaz bitince,
Bilirim yağmurlar hep iri yağar.
Gün batısına,
Yıldız rüzgarına karşı..
Atatürk Akdeniz Kıyısında
Sesini enginlerden getirdi mavi sular;
Mavi sular bu sabah bir cihan getiriyor.
Sevincinden ağlayan, gülen, haykıran rüzgâr
Kalelere sevinç, umut ve inan getiriyor.
Getiriyor en büyük konuğunu
Akdeniz Şelâle diyarına bu sabah ıraklardan.
Ve bu sabah mavi bir nurla yanan her beniz
Güneşi seyrediyor gözlerini kırpmadan.
İçimizde doğuyor altın rengi bir bahar
Coşuyor hislerimiz, içimiz sellere eş.
Akdeniz''in Uğultusu Üstünde
Akdeniz
yaslı deniz,
suboyu
uğul uğul
titreşen yüreğimin
tutuşan
dostu deniz...
Akdeniz
ufkun yanağında
uzanır maviliğin
Makiler
bir an önce görülsün diye akdeniz
toroslarda agaçlar
hep çocuk kalır
Gülümse
Hadi gülümse bulutlar gitsin
İşçiler iyi çalışsın, gülümse
Yoksa ben nasıl yenilenirim
Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.
Sazlarım vardı, ırmaklarım vardı çok
Çakıltaşlarım vardı benim
Ama sen başkasın anlıyor musun
Her Aşk Bir Ay Taşır Alnında
rüzgâr, böğürtlenlerin, kekik kokularının, deniz kestanelerinin
bestelediği türküleri kulağınıza umulmadık zamanlarda fısıldıyorsa
toprak, elinize aldığınız zaman pul pul balıkçı motorunun sesini taşıyorsa
(insan kalbinize
bilin ki bir italyan maria çocuk, bir faslı hüseyin'e aşık olmaya yüz tutmuştur
zeytindağ'da, bin yıllık bir zeytin ağacı yaşlı gövdesinde
toma'nın meyhanesinde zeytinyağı saflığıyla gülümsüyorsa ellerine cunda'nın
Maki
Bir an önce görülsün
diye Akdeniz
Toroslar'da ağaçlar
hep çocuk
kalır
Sofya Yolunda
sofya yolunda bir kız gördüm
dut topluyordu dudaklarıyla
ve bir çocuk elleri kırmızı bakır
boynunun kıvrımında akdeniz kokusu
usulcacık ilerliyordu
topuklarında karanfilin en belirgin dokusu.
Tülsü’Yü Sevmek
“Seni Seviyorum TÜLSÜ”
…..yazılı telgrafımı alınca bu da ne demek oluyor, Tülsü de kim oluyor diye şaşırmış olmalısın. Aklı başında bir insanın yazacağı bir şey değildi doğrusu; ama o telgrafı çekerken tam olarak aklımın başında olduğunu söyleyemem, o gün bir uyur gezer gibiydim; istencim dışında o telgrafı çektim sana…
Yabancısı olduğum dünyanın bu sayılı kalabalık kentinde bir haftadan beri ilk o gece bir başıma kalmıştım. Yabancı bir kentte insanın yalnızlığı daha da katmerleniyor. Yalnızlıktan içinde bulunduğum hava sanki yoğunlaşıp ağdalandı ve ben bu ağda içinde zorlukla kımıldıyorum. Bu ruh hali içinde bilincimi içkide yitirip, kendimi unutmaktan başka umarım yoktu. Kaldığım otel dolaylarındaki pahalı restorantlara gazinolara gitmek istemedim. Çünkü kolalı insanlar kolalı masa örtüleri, kolalı konuşmalar değil; buruşuk insanlar, buruşuk masa örtüleri, buruşuk konuşmalar arasında salt kendimle baş başa kalmak istiyordum.
Söylence
akdeniz gülüşlü bir çocuk olsaydın
ağzının kıyısında gülüşler biriktiren
yüzünde bin bir haylazlıkla sevseydin beni
yüreğinden beyaz kuşlar uçardı yüreğime
dokundukça portakal çiçekleri dökerdi
sevilmekten ürpertili dingin gövden
ah çocuk ah kadın ah sevgili
sözlerin aşkı anımsatsa da
gülüşünde onulmaz acılar gizli.
Hena İçin Ayrılık Şiirleri (Başlarken)
1./
gelişin ne zamandı diyesim bir aşk vakti
korsan şarkılar yüzünü şarapla yıkarken
güneş mi doğacaktı neredeydi akdeniz
tuzunda ömrümüzün kavrulacağı su
anlattıkça savrulan
aklımın ayrıntısında gezdirdiğim
sarsak ve kanatan bir aşk olsun
aşk olsun görünsün hiç çıkmadığım yolculuklar
Sabanca Gölü
Sana mı kalmış
Köpürüp dalgalanmak
Enin boyun ne
Akdeniz görse
Karadeniz duysa
Ne der
Otur oturduğun yerde
Bre yavru gölüm
Güldürme kendine
Bu Da Türk''ün Türküsü
Ey Türk, ey güneş oğlu,
Yurdun güzellik dolu;
Toprağı gül kokulu
Cennettir Anadolu.
Dağ, yayla, sonra deniz,
Akdeniz, Karadeniz,
Marmara aradeniz,
Cennettir anadolu.
Kanto Xxvı
Soyunup yatıyorum yıldızlardan bir döşekte
Başımın üstünde fırdolayı çocukluğum
Başımın üstünde salınıp duran bir ay
Yol gösteriyor ağaç denizine
Ben yarı yolda uyanıyorum
Kalbin atışlarına benzeyen düşten kalan
Bütün incelikleri aklımda tutuyorum
Mersin hattı Toroslar Yenice Adana
Sağım solum Akdeniz
Güzel Aydınlık
Akdeniz göklerinden
Köpüklerden, limon çiçeklerinden
Gözlerimde kalan
Güzel aydınlık
-Nesrini bir defa öptüm
Beyaz badanalı odam
Annemin yüzüne, soframıza
Gençlik hülyalarıma düsen
Güzel aydınlık