Âhiret Yolu
sokakta sâde bir 'âmîn! ' sadâsıdır gidiyor:
mahalle halkı birikmiş, imam duâ ediyor.
basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,
başında çınlayan âvâzı dinliyor, mebhût;
denildi: 'fâtiha! '; âmîni kestiler bu sefer,
göğüsler inledi, derken, açık duran eller,
hazîn alınları bir kerre okşayıp indi;
deminki zemzemeler bir zaman için dindi.
duyuldu sonra imâmın nidâ-yı mağmûmu,
diyordu:
Müfredât 175
Şu dem ki mülk-i dünyâdan Muhammed Mustafâ gitdi
Sevindi âhiret ammâ bu dünyâdan safâ gitdi
Müfredât 21
Ârifin bir cenneti var âlem-i dünyâda kim
Âhiret cennâtına aslâ tehassür eylemez
Var Ama...
Ahiret yollarında dünyanın Sırat’ı var
Seyrettim milyonların kölelik beratı var
Birinin kedisi yok hırsız fareyi tutsun
Birinin kör hırsı var, birinin kıratı var.
24.02.2009
Ya Rab Bu Ne Derttir
Ya rab bu ne derttir derman bulunmaz
Yar bu ne yaradır melhem bulunmaz
Benim garip gönlüm aşktan usanmaz
Varıp yare gider hiç geri dönmez
Aşık olan gönül aşktan usanmaz
Ahiret korkusun bir pula saymaz
Aşk pazarıdır bu canlar satılır
Satarsın bu canı hiç kimse almaz
Dönüp de bakmaz
Yarab Bu Ne Derttir
Yarab bu ne derttir derman bulunmaz
Yar bu ne yaradır merhem bulunmaz
Benim garip gönlüm aşktan usanmaz
Varıp yare gider hiç geri dönmez..
Aşık olan gönül aşktan usanmaz
Ahiret korkusun bir pula saymaz
Aşk pazarıdır bu canlar satılır
satarsın bu canı hiç kimse almaz..
(dönüpte bakmaz)
Gazel
Yokmuş bir aha ey gül- i rana tahammülün
Bağrın ne yaktın ateş- hasretle bülbülün
Yek-rengdir zeban-ı hakikatte hüsn ü aşk
Bang-i hezar şu'lesidir ateş-i gülün
Duzah-nişin-i ateş-i fakr olduğun kalur
Ey ahiret-harab tehidir tevekülün
Tekrarlarla şüpheleri daniş anlama
''"Ahiret Konusu" Yazım
Ahiret Konusu
İnsan için insandan daha önemli bir değer olamaz. Yani insanın değer verdiği her ne ise insanı, kendini geçemez! Sebebi; insan, kendi algılar tüm bildiklerini! Algılanmayan yok hükmündedir!
Zaman-mekan ve zat konusu anlaşılmadan ahiret de anlaşılamaz! Çünkü ahiret, gelecek zamana dairdir!
Gelecek olarak izafi algılananlar aslında başka boyutta olmuş bitmiş veya bir başka boyutta başlamamış olabilir. Yaşananlar yansıma zaten "Elest" yansıması. Soyut olarak tercih edilen, somutlaşıyor zaten maddi hayatta… Zaman ve mekan sınırı kalkınca da hepsi tablo gibi görünür. Yani önceden belirleme diye bir şey yok, her şey anda belirlenir. Evrende tekrar yok! Entropi, bu boyutta tıpa tıp, aynen tekrarı imkansız kılar.
Anlamlı Sözler 1529
Âhiret Yoksa
Hiç bir suç cezasız kalmaz âhiret varsa.
Zalimler zulmüyle kalır, âhiret yoksa.
Berlin, 10 Eylül 2012.
Sözler.
Dünyada bir gün gelir kul taşı sıksa suyunu çıkarır.
Dünyada bir gün gelir taş kulun suyunu çıkarır.
Ömrün içinde bir gün gelir yeller eser.
Ömrün içinde bir gün gelir o yellerin yerinde yeller eser.
Her kuş yuva yapmaz yapsada bozar.
Dünyada bir gün gelir kul dağı yıkar.
Dünyada bir gün gelir dağ kulu yıkar.
Ahiret
AHİRET
Ahiret! ...
Kur’ân’da en çok geçen kavramdan biridir,
Genel anlamda öteki dünya demektir,
Ölümden sonraki ebedi hayat denir,
İmanın altı şartından biri AHİRET...
Ahiret! ...
İçinde yaşadığımız geçici dünya,
Arka Yüz
Ölüm ki hayatın arka yüzünde,
Bu dünya yalandır, ahiret gerçek.
Hakikat insanın gerçek özünde,
Bu dünya yalandır, ahiret gerçek.
Bu dünyanın malı Dünya’da kalır,
Tanrı’dır o baki insanlar ölür,
Gün gelir Azrail canımı alır,
Bu dünya yalandır, ahiret gerçek
Yol Ve Yolcu
Ruhlar aleminden çıkmışız yola.
Ahiret yolumuz, bizler yolcuyuz.
Anamız rahminde vermişiz mola.
Ahiret yolumuz, bizler yolcuyuz.
Bu yoldan geçenler mahşere gider.
Hayat çok kısadır, pek çabuk biter.
Kabir kapısından berzaha geçer.
Ahiret yolumuz, bizler yolcuyuz.
Ahiret Gününe İnananlar Şirk Koşmasın
Allaha şirk koşmak kadar günah bir şey yoktur,
Ahiret gününe inananlar şirk koşmasın.
Günümüzde Allaha şirk koşan kimse çoktur,
Ahiret gününe inananlar şirk koşmasın.
Amellerin en güzeli Hakkı benimsemek,
Dünyaya zaman ayırmak boşuna bir emek.
Allaha şirk koşmak inanmamak demek,
Ahiret gününe inananlar şirk koşmasın.
Komşusuyla İyi Geçinmeyen Cennete Giremez
Komşusu kendisinden emin olmayan kişi,
Ahiret günü asla cennete giremez.
Komşusu kendisinden memnun kalmayan kişi,
Ahiret günü asla cennete giremez.
Komşuluk bizde sevgi saygı ile bilinir,
Dünyada iyi geçinmekle komşu olunur.
Komşunun komşu üzerinde hakkı bulunur,
Ahiret günü asla cennete giremez.
Kalbinin Mekânı...
Bedenin dünyada olduğu kadar,
Kalbinin mekânı ahiret olsun…
Yunus’un deryada kaldığı kadar,
Kalbinin mekânı ahiret olsun…
Hep mutmain ol ki elde alıcı,
Öyle selam sal ki dilde kalıcı!
Kesmesin yolunu nefsin kılıcı,
Kalbinin mekânı ahiret olsun…
Ahiret Var Hesap Var
Sen durma hele işle
Ahiret var hesap var
Meşgalen hangi işle?
Ahiret var hesap var
Münker ve Nekir önce
Gelecekler ölünce
Hesap inceden ince
Ahiret var hesap var
Ahiret Muhasebesi
Dünyada mekan lazım ahirette iman
Her gelen gidiyor burası bir liman
Günahları sevaplara etmeli virman
Ahiret muhasebesi bu düşünmeli insan
Ahirette nihayete erer kim haklı suçlu
Alacaklı olmalı hakeza gitmemeli borçlu
Hesap defteri amellerle dopdolu stoklu
Ahiret muhasebesi bu düşünmeli insan
Dünya Adil Olsaydı Ahiret Olmazdı
Takdiri ilahi neyse gelecek başa
İstesen de istemesen de paşa paşa
Gönül ister ki hep huzurlu mutlu yaşa
Dünya adil olsaydı ahiret olmazdı
Kaldır kalbinden husumeti adaveti
Oyalamasın seni dünyanın şehveti
Arama dostum burada mutlak adaleti
Dünya adil olsaydı ahiret olmazdı
Dünya Ahiret Dengesi Ve Veraset
DÜNYA AHİRET DENGESİ VE VERASET
Müslümanların Kuranı yanlış anlamaları, Kuranı bırakıp bir takım felsefeleri ve mistik inanışları takva zannetmeleri ve özelliklede felsefi tasavvufun İslam dünyasında hakim kültür haline gelmesiyle Kuranın bu eksende yorumlanmaya ve tefsir edilmeye başlanması Müslümanların dünya olgusunu algılama noktasında içinden çıkılamayacak bir çıkmaza düşmelerine ve Allah’ın kendilerine yüklediği yer yüzünün hilafeti ve verasetini(Bk.:Bakara:29 Enam:165,Araf:69-74,Yunus:14,73,Neml:62,Fatır:39,Sad:26) kaybetmelerine yol açan bir uçuruma yuvarlanmalarına sebebiyet vermiştir.Tabi ki bahsettiğimiz bu süreç uzun bir zaman almış Asrı Saadetten sonra ortaya çıkan saltanat serüveniyle başlamış ve en son Osmanlı devletinin zayıflayıp yok olması ve yerine İslam dünyasında seküler hukukun yerleşmesiyle emperyalizmin hakimiyetine kendisini teslim etmiştir bu sürecin algılanması ve yeniden bir dirilişin yaşanması dünyanın yeniden tanımlanması ve Kuran bağlamında dünya ahiret birlikteliğinin ve dengesinin sağlanması ile mümkündür.Sorunu tanımlayabilmek ve giderebilmek elbetteki kaynağına gitmekle mümkün olduğundan bizde bu sorunun kaynağını tespit etmeye ve olumsuzluğu gidermeye hiç olmasa bu bağlamda atılacak adımlara bir katkı sunmaya çalıştık.Asrı Saadetten sonra Muaviye ile başlayan ve dünyevileşmenin başlangıcı olarak nitelendirebileceğimiz süreç zevk ve sefaya düşkün olan Yezidin ehli beytin bireylerine zulmetmesi ve hilafet merkezini Medine’den Şama taşıması, Emevi sülalesinin israf ve debdebeli bir hayatı benimsemesi,saraylar yaptırması ve yeni Müslüman olmuş halka iyi davranmaması v.s dünyevileşmenin yaygınlaşmasına sebebiyet vermiş bu zihniyet Abbasilerle de devam etmiş bu süreçte insanlar ya saltanat taraftarı olmuş ya saltanatla mücadele etmiş yada bu iki tavrın dışında bir tavır geliştirerek münzevi hayatı seçmiştir daha sonra saltanata karşı çıkanların acı kayıplar vermeleri ve başarısız olmaları ile birlikte toplumda saltanat taraftarı ve onlardan uzak duran zahitler olarak iki tip insan prototipinin kalmasıyla seçenek(Sosyal tavır) ikiye inmiştir daha sonra kendi felsefelerini de üreten bu düşünce kemikleşmiş ve bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır.birisi dünyevileşmeyi diğeri ise mitleşmeyi (Ruhbaniyet) temsil eden bu iki aşırı uç neredeyse hakikati kendilerine uydurma adına bir düşünce sistemi geliştirmiş ve bu sistemlerini İslam adına sunar duruma gelmiştir. Kuran’a parçacı yaklaşan ve esasen Antik felsefe,Hint mistizmi, doğu felsefesini ve Hıristiyanlığın ruhbaniyet(Bk:Hadid:27) anlayışını İslam’a taşıyan bu düşünce sistematiğinin öncüsü olan mutasavvıflar dünyayı çok kötü bir şekilde tavsif etmişlerdir. Mesela kendinden önceki sûfîlerin Kuran yorumlarını derleyen Ebû Abdurrahmân es-Sülemî(ö.412/1021) ,şu sözleri nakletmiştir: Zünnûn el-Mısrî: Dünya mezmûm(zemmedilmiş, kınanmış) olarak yaratılmıştır. Ebû Bekr el-Verrâk: Dünya bela, meşakkat ve hevâ yurdudur. Her kim bu dünyadan yana muradını ifnâ ederse her şeyden/belâdan salim olur. Sehl et-Tüsterî: Dünya tıpkı bir ağaç gibidir. Kökü cehalet, dalı yiyip içme, giyinip kuşanma, uyuyup istirahat etme, kadın, güzel koku ve malı sevmektir. Semeresi ise ilâhî azabı mucip olan günahlardır.(Tefsirüssülemi Hakaikuttefsir:C.2S.233) sûfî müfessir Kuşeyrî (ö. 465/1072) de şöyle bir izah getirmiştir: “Dünya hayatı yok olmaya mahkumdur. O ne [bir saniye] rötar yapar ve ne de bir yerde karar kılar. O filhal Allah’tan alıkoymaktadır. Gerçi ekmek aş verir ve fakat karın doyurmaz. Tıpkı çocukların oyunları gibi hiçbir kural (istikamet) tanımaz. İnsanı haktan ve hakkı hakkıyla kavramaktan alıkoyar.”(Kuşeyri Lataif’ul İşarat C.3 S.290)