Ağustos Çıkmazı

beni koyup koyup gitme
ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup koyup gitme
ne olursun

bir deniz kıyısında otur

Ağustos Şiiri

Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
Hep böyle havalar besler fırtınaları
Korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek
Duymazdım durgun suların bezgin türkülerini
Alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim

Bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
Bir rüzgar kulaklarımdan hiç eksilmiyor
Esirgenmiş bir dünyada müthiş yalnızım

30 Ağustoslara...

Toprakta kan olursa,
Uğrunda can olursa,
Canlar kurban olmaz mı?
Adı “Vatan” olursa…

Can atar kan çiçeğim tutuşan karanfile,
Tarihe gelincikler yeşerttim kanım ile…

Atımın nallarının izi vardır her haç’ta,
Hâlâ türküm söylenir Kosova’da, Mohaç’ta…

Sone 30

Bazen geçmiş günlerden kalanları anarım
Bir araya gelince hoş sessiz düşünceler;
Aradığım şeylerin yokluğuna yanarım

Gönlümü yitenlerle çektiğim yaslar deler:
Yaş bilmeyen gözlerim boğulur da yaşlara
Ölüm gecesindeki sevgili dostlar için
Depreşir yüreğimde nice kapanmış yara
Yitip gitmiş yüzlere inlerim için için.
Geçmiş yaslar yeniden beni yürekten vurur

30 Nolu Rubai

Gül der ki: Varsa benden güzel yüz, seçin
Bunca ezip, suyumu çıkarmak niçin?
Bülbül de içinden şöyle der ona:
Demek bir yıllık acı, şu bir gün için?

(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)

26 Ağustos

Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi,
Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi,
Ta ki, yükselen ezanlarla müeyyed namın
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslamın.

Ağustos Şiir

Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
beterin beteri var diyenlere inanmıyorum...
hep böylesi havalar besler fırtınaları
korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek
duymazdım durgun suların bezgin türkülerini
alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim
bir yangınsonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
bir rüzgar kulaklarımdan hiç eksilmiyor
esirgenmiş bir dünyada müthiş yalnızım
geri dönsen bile ben artık o ben olmayacağım

Ağustos Kuşları

Ağustos kuşları
Derin, saf, mavi bir gökyüzünde kara noktalardan oluşmuş kıpırtılı kara bir yumak helezonlar çizerek dönüyor.
Onlara bakıyorum.
Bir ucundan katılan kalabalık ve karışık siyah noktalarla büyüyen yumak diğer ucundan zarif ve düzenli bir ok gibi çıkarak maviliğin içlerine doğru uçuyor.
Gidiyorlar.
Onlara bakıyorum.
Garip bir hüzünle bakıyorum onlara.
Bir şeyin bittiğini söylüyorlar bana.
Başka bir şeyin başlayacağını da.
Onlar gittikten sonra bir zaman boş kalacak o saf mavilik.

Ağustos Konuğu

Odama bir an giren uçucu bir böcek
-Arıdan irice, kanatları renkli-
Dolaştı bir süre, vızıldamadan.
Sonra bulup yolunu pencerenin
Çıkıp gitti

Bir öykü çeviriyordum Çehov'dan
Masamda bira bardağı
-Odam, kitaplarım,olağan dünyam-
Tül perdede ağustos ışınları

Ağustos Böceği İle Karınca

Karıncayı tanırsınız
Minimini bir hayvandır
Fakat gaayet çalışkandır
Gaayet tutumludur, yalnız
Pek hodgamdır, bu bir kusur:
Hodkam olan zalim olur.

Bir gün ağustos böceği
Tembel tembel ötüp durmak
Neticesi aç kalarak

Kıt''alar-Rubâiler 30

Ey Mün'im ü muhsin ilâh
Ey rahmeti çok pâdişâh
Zabtındadır halk-ı cihân
Bir dahi yok püşt ü penâh

Müfredât 30

Sa'y edip yolunda sâdık ola gör
Hâb-ı gafletden uyanık ola gör

Dîvân-I İlâhîyât 30

Bize bizden olan yakîn ü karîb
Koma firkat elinde bizi garîb
Kereminden visâlin eyle nasîb
Meded et yâ enîs-i küll-i garîb

Çün emîn eyledin emânetine
Yine sen lâyık eyle hizmetine
Mazhar et rahmet ü inâyetine
Meded et yâ enîs-i küll-i garîb

Âhî Dîvânı 30

Dér imiş cümle murâd ölmeyicek hâsıl olur
Dôstum bu néce sözdür buña kim kâ’il olur

Bir nefes her kime kim hem-dem ola göñlin alur
Hey kimüñ cânıdur ol şûh ne ehl-i dil olur

Göñlümüñ kâfilesi kûy-ı vefâ ‘azmin éder
Hak ‘aceb érgüre mi ki ne uzak menzil olur

Yârı görmek nécesin men‘ éde élden ‘âşık

30 Lira

kadir
cebindeki 30 lira ile parkın ortasındaki banka çöktü
çıkarıp cebinden baktı biri 20’lik öteki 10’du
yeşil olan kemaleddin 20 numara mimardı
bıyıkları kıvrıldıkça güzel saçları limonla yapıştırılmış
iyi bir adama benziyordu
yanındaki zarif binaları
kendisi çizmiş gibi duruyordu
1927’de kavuşmuş toprağına
elli yedi sene sürmüş gurbeti

Âgâz-I Gazeliyyât 30

Alsa sâkî eline nâz ile tâbende kadeh
İder ehl-i dili pâyîne ser-efgende kadeh
Ayagın öpmege nevbet mi deger rindâna
Sahn-ı meyhânede oldukça hırâmende kadeh
Ref‘ olur âyîne-i dilde olan zulmet-i gam
Meh gibi böyle tulû‘ eylese her kanda kadeh
Bûs idüp leblerini hâtırın alurlar ele
Vechi vardur dir isem kevkebi ferhunde kadeh
Bün ü şimdengirü sâkî-i gam u hûn-ı ciger
Olsun Âgâh sana bâkî vü pâyende kadeh

Bu Şiir 30 Mısralık Bir Sevda Şiiridir

Çok sıcak bir günde
Misafirliğe gittik.
Uykudan kalktı, yanımıza geldi:
Sıcaktı her yeri.
Açık pencereden rüzgâr geliyordu
Ağır bir öğle faslı çalıyordu radyoda.
Çok konuşmadık, yalnız bakıştık.
Geçen yazdan daha sevimliydi.

Taramıştı saçlarını,

Yaşam (Ki) 26-30

26.
Yaşamında değişiklikler yapman yıllar sürecek–
çünkü, yaşamında değişiklik yapman, yaşamında
ilişkide olduğun, önem verdiğin, sevdiğin, saydığın
kişilerde değişiklik yapmak zorunda kalman olacak:
Onlara verdiğin önemde, sevgide, saygıda değişiklik
yapman — sonra da, onları bırakman,
onlardan ayrılman, kopman

Ama bu hep böyle sürüp gidecek:

Ağustos Melali

1
Cesâret kalbim, cesâret!
Sustun bütün kış, ürktün kırılmaktan;
Çok gerilerde kaldı derken kar,
Sonra bahar
Ve Temmuz geçti.
Yasımız duruldu, coşkumuz geçti...
Ne ümit var artık ne korku;
Ağustos gecesinde ağulu
Sesleri yalnız böceklerin...

Kirli Ağustos

O da var olanın ağır ağır yokluğu
Surda bir gündüz kımıldamakta
Dağılmanın beyaz organı: tuz birikintileri
Gibi bir gündüz
Kalın kabuklarını kaldırır doğa.

Düşer bir balıkçının tersi olan şey
Kirli ağustos! beni oradan oraya götüren eşya
Aklımda üç beş otel ya kalır
Ya kalmaz üç beş otel aklımda