10 Kasım Ve O
Sert esiyor hıyabanda bu rüzgâr,
Yüzyıllar eriyor bir gün içinde.
Bu sabah havada bir gariplik var;
Dolmabahçe yine hüzün içinde…
Devin avucunda küçük karınca,
Devleşir, dağ gibi umutlarınca…
Atatürk güneşi ufku sarınca;
Eğriler düzelir düzün içinde…
Tanganika Roportajı (Mektuplar-1010)
Kulağımı dayadım yere,
dinledim Afrika toprağını,
homurtular geliyor Uganda'dan, Mozambik'ten,
Güney afrika'da pembe tabanlı ayaklar öfkeyle şakırdatıyor zincirini.
Angola ormanları yeşil arslanlar gibi böğürüyor al kan içinde.
Son savaşalrını veriyor emperyalizm, ama silahlısı, zındanlısı, valilisi,
Başımı kaldırdım bakıyorum:
Afrika iki yol kavşağında duruyor,
yol var yine esirliğin inine gider döne dolaşa,
yol var gider büyük hürriyetine büyük kardeşliğin...
Sevdiğim Kadın Adları Gibi 10 İrem
Bana şöyle bir bak diyorsun
Alıcı gözüyle, tepeden tırnağa
Yeni dalınmış bir uyku gibi bak
Çobanların söndürmeyi unuttuğu dağ ateşi
Kaleden kaleye uçurulan ak güvercin
Rüzgara emanet edilen fısıltı gibi
Yazdan kalma bir gün gibi bak bana
Bana şöyle bir bak diyorsun
Posta kutusuna gece yarısı bırakılan bir mektup gibi
Tanganika Roportajı (Mektuplar-1001)
Uçuyorum karlı Ukrayna ovalarını.
Yıllardır bu ilk hava yolculuğum sensiz.
Elini aradım yerden kesilirken,
alışkanlık,
yere inerken de arayacağım.
Dün gece bavulumu hazırlıyordun,
omuzların kederliydi,
belki değildiler de, bana öyle geldi,
kederli olmalarını istediğimden.
Taranta-Babu''ya (Mektuplar-10)
NOT:
Bu onuncu mektubun başına,
yine gazetelerden kesilmiş
şöyle bir telgraf haberi iliştirilmişti.
......İtalyan kuvvetlerinin Habeşistan'da
harekete geçmeleri için yağmur mevsiminin
bitmesi ve baharın gelmesi bekleniyor...
Ne tuhaf şey Taranta - Babu;
Tanganika Roportajı (Mektuplar-1002)
Kahire'nin Özbekiye Bahçesi'ni hatırladın mı?
Oturduğumuz sırayı gidip buldum.
Topal ayağını onarmamışlar.
Geceydi hatırladın mı?
Karmakarışıktı karşımızda
yıldızlar, otomobil ışıkları, vitrinler
ve uzun entarili dilenci.
Kederli kadından konuştuktu hatırladın mı?
Kraliçe Nifertiti'ye benziyordu yüzü.
Tanganika Roportajı (Mektuplar-1003)
Geceleyin geç vakit havalandık Kahire'den
Uzakta, ta uzakta, kanadın ucunda ayrılığın kırmızı ışığı yanıyordu.
Yıldızları sımsıkı tuttum avucumda, uyudum.
İndik Hartum alanına sabah aydınlığında,
bulutsuz, ak bir aydınlık,
bir porselen aydınlığı,
porselen bir fincan zar gibi ince.
Alanda dev bir 'Komet' vardı
Tanganika Roportajı (Mektuplar-1004)
Dar-es Selam'a belki kuşlar gelir İstanbul'dan, Moskova'dan
kuşlar nerelerden nerelere gitmez ki!
Ama bu toprağın dalına konan Moskovalı ilk uçak bizimkisi,
İlk İstanbullu ben.
Duydum afrika'nın kokusunu,
büyük kara Afrika'ının:
iri bitki, iri hayvan, iri güneş, iri yağmur, iri yıldız kokuyor.
Girdik şehre palmiyelerle muzların arasından.
Gözalabildiğine yeşil, gözalabildiğine sıcak bir akvaryuma girdik.
Tanganika Roportajı (Mektuplar-1005)
Dar-es-Selam'da 'Halas Ordusu' kulübesinde uyumanın yolu yok sıcaktan.
derime yapışıyor sıcak vıcık vıcık.
Kanadalı karı koca akşam dualarını çoktan çaldılar magnefonda.
Arslanlar böğürmüyor.
arslanlar içerlerde
arslanlar, filler, gergedanlar,
zebra, zürafa, antilopların çeşidi.
Kaplan yok sanıyorum.
Moskova'da zooloji parkında kaplan da vardır, beyaz ayılar da, penguenler de,
ve kaymaklı dondurma vardır.
Rubailer 10
Sevgili, sarap getir! kalk, gel sözüm yerine
Bu gece kismetimdir o pembe agzin yine!
Tövbem saclarin gibi perisan bir tövbedir,
Uysun verdigin sarap yanaginin rengine!
Resim İçin
Beni rahmetle anarsın ya, işitsen, bir gün,
Şu sağır kubbede, haib, sesimin dindiğini?
Bu heyulaya da bir kerrecik olsun bak ki,
Ebediyyen duyayım kabrime nur indiğini.
Hilvan, 10 Teşrînisânî 1347 (10 Kasım 1931)
Neden 10 Kasım
Sonbahar mevsimi hazandır millet
Feryâdımı buldun neden 10 Kasım
Vatanın her yanı hüzündür millet
Dokuzu beş oldun neden 10 Kasım.
Her yıl döne döne geldin de durdun
Gözlerimiz yaşlı yürekten vurdun
Üstümüzde hasret ve acı kurdun
Tarihlerde soldun neden 10 Kasım.
10 Kasım
Gönüllerde yassın, gözlerde hüzün,
Boynumuzu büktün, büktün 10 Kasım.
Bir eşi gibiyiz şu çıplak güz’ün,
Ufkumuza çöktün, çöktün 10 Kasım.
Buz’dun ateş olup, Türklüğü yaktın,
Atasız, öndersiz, öksüz bıraktın.
Gözlerden yağmurlar misali aktın,
Seller gibi aktın, aktın 10 Kasım!
10 Kasım
Çocuklar özledi seni ''deli''ler gibi
Yatıyor ANIT ta ZÜBEYDEnin yiğidi
Gönül bahçemizin Yaren gülüydü
Ayırdı ecel bizi bir 10 Kasım günüydü...
Gençlik popta,cazda; okul bahane
Medya; fuhuş,ahlaksızda şahane
Karış karış satılıyor vatan,daha ne?
Ayırdı ecel bizi bir 10 Kasım günüydü...
Bugün 10 Kasım
Bugün 10 Kasım
Yıldızların düştüğü,
Bulutun toprağa ağladığı,
Toprağın kavuştuğu gün
Bugün 10 Kasım
Bayrakların yarıya indiği,
Düşmanların sevindiği,
Milletimizin minnet yaşını döktüğü gün
10 Kasım
Dicle ile fırat derinden çağlar,
Dumlu pınar puslu yas tutar dağlar,
Atasını seven her insan ağlar,
Her sene bizlere yastır 10 Kasım.
Her kim dil uzatsa onu kınarız,
Bulanmayan berrak akan pınarız,
Yüce Atatürkü kalpten anarız,
Her sene bizlere yastır 10 Kasım.
Bugün 10 Kasım Atatürk''ü Anmalı
Ey büyük Türk evladı
Bugünden tezi yok uyanmalı
Geleceğe dair planlar yapmalı
Bugün 10 Kasım Atatürkü anmalı
Yavrularımız mutlu yarınlar sunmalı
Mutluluk tohumlarını şimdiden atmalı
Dosta düşmana mesaj salmalı
Bugün 10 Kasım Atatürkü anmalı
10 Kasım
10 Kasım geldi işte!
Üzgünüz biz milletçe,
Atatürk’ü anarız,
Yas tutarız birlikte.
10 Kasım geldi işte!
Keder doldu gönlümüze,
Atatürk’ü anarız,
O bizim kalbimizde.
Büyük Yas
Hatırlatmayın bana dokuzu beş geçeyi,
Hele puslu geçen o geceyi....
Söyletmeyin kasım adlı iki heceyi,
Bu benim en büyük yasım.
Bu Atam'ın öldüğü tarih 10 Kasım.
Atam ölmüş Dolmabahçe Sarayın'da
Çok üzüldüm olamadım ya yanında
Ağladım onun öldüğünü duyduğumda
Bu benim en büyük yasım
10 Kasım
Yürekleri dağlayan bir perşembe sabahı
Dokuzu beş geçe sona erdi baharı
İnanılması güçtü belkide yalandı
Bir 10 kasım sabahı
Vatanım yasta yürekler dağlandı
Yeri doldurulmayan bir Önder uğurlandı
Feryadımı duydu ama uyanmadı
Bir 10 kasım sabahı