Kubbe-i Hadra Şiiri - Arif Nihat Asya

Arif Nihat Asya
47

ŞİİR


613

TAKİPÇİ

Kubbe-i Hadra

Kimi, boşlukta sızar asude;
Kimi, bekler gecelerden seheri..
Farkı yoktur gecenin gündüzden,
Ne çıkar yanmasa ufkun feneri
Tunç taslarda içerler kaderi
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
Kim bilir, belki giden yolcuların
Bu sefer son seferi
Sisli gözlerde cihetler silinir,
Kimsenin kimseden olmaz haberi
Ne semavatı görürler, ne yeri
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
İçlerinden biri vardır ki aba
Bilerek sırtına çekmiş kederi
Yolda lakin onu dimdik yürütür
Belde imanının altın kemeri
Gecenin, gölgelerin şaheseri
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
Seslenir da’veti bir meçhulün;
Bir nida der: İleri!
Ki nihayet bir ilahi gecenin
Kapısından süzülürler içeri
Ve aşarlar o karanlık kemeri
Bu ecel şerbetinin bekrileri

Arif Nihat Asya
Kayıt Tarihi : 11.7.2003 15:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Salih Rendeci
    Salih Rendeci

    Derin, çok derin bir şiir. Her dizede durup düşünmenize zemin hazırlıyor

    Cevap Yaz
  • Nazır Çiftçi
    Nazır Çiftçi

    Rahmetli ŞAİRİN,şiirlerini severek okurdum. Bu şiir sevdiğim şiirlerinden biridir.Verdiği mesaj ve konu içeriği çok çok şahane.Burada Aziz Kardeşim Hikmet Çiftçi'nin değindiği konuyu ve bir gerçeği üzülerek okudum.Ne yazık ki Yüksek Öğretmen Okulları şimdi yok. Çok büyük bir yanlışlık. Milli Eğitim Bakanlığı bu okulların yeniden açılmasını sağlamalıdır. Saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi

    Kubbe-i Harda

    Kimi, boşlukta sızar asude;
    Kimi, bekler gecelerden seheri..
    Farkı yoktur gecenin gündüzden,
    Ne çıkar yanmasa ufkun feneri
    Tunç taslarda içerler kaderi
    Bu ecel şerbetinin bekrileri.

    Kim bilir, belki giden yolcuların
    Bu sefer son seferi
    Sisli gözlerde cihetler silinir,
    Kimsenin kimseden olmaz haberi
    Ne semavatı görürler, ne yeri
    Bu ecel şerbetinin bekrileri.

    İçlerinden biri vardır ki aba
    Bilerek sırtına çekmiş kederi
    Yolda lakin onu dimdik yürütür
    Belde imanının altın kemeri
    Gecenin, gölgelerin şaheseri
    Bu ecel şerbetinin bekrileri.

    Seslenir da’veti bir meçhulün;
    Bir nida der: İleri!
    Ki nihayet bir ilahi gecenin
    Kapısından süzülürler içeri
    Ve aşarlar o karanlık kemeri
    Bu ecel şerbetinin bekrileri

    ARİF Nihat Asya

    ***

    TÜRK ŞİİRİNE DAMGASINI VURANLARDAN

    Arif Nihat Asya, İstanbul Üniversitesi, edebiyata Fakültesi Türkoloji bölümü mezunu ve aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla, eksiksiz, mükemmel ve oldukça donanımlı öğretmen yetiştiren eğitim kurumlarımızdan biri olan Yüksek Öğretmen Okulu mezunu.
    Maalesef, öğretmen yetiştiren böylesi çok özel bu eğitim kurumu, bir dönemin siyasi çıkarları uğruna kurban edilmiştir.
    Yüksek Öğretmen Okulları, Ankara, İstanbul ve İzmir’de olmak üzere sadece üç ilimizde vardı. Öğretmen okullarının en iyilerinden seçilenler imtihanlara Ankara Yüksek Öğretmen Okulu – Hazırlık Lisesi’ne alınırlar, üniversitelerin öğretmenlikle ilgili bölümlerini kazananlar hem üniversitede, kendi bölümlerinde okurlar, hem de Yüksek Öğretmen Okulu’nda gece dersleri görerek, öğretmenlikle ilgili pedagojik eğitimlerini almış olurlardı. İki üniversiteden diplomalı, gerçek meslek erbabı, öğretmenler yetişmiş olurdu.
    İşte böyle bir kurum güme gitti, siyaset adına…

    Böyle bir üstatla aynı yollardan geçmiş olmanın gururunu yaşamamak ne mümkün…

    Arif Nihat, milliyetçi Türkçü bir şairimizidir.
    Şiirlerindeki temel düşünce bunun üzerine bina edilmiştir.
    Aruzun, hecenin ve serbestin ırmaklarında çağlayanlar oluşturmuştur.

    Saygı ve rahmetle anıyor, mekânı Cennet olsun diyorum.

    *
    Şiirin başlığı zaten başlı başına bir mesaj veriyor.
    1-Anlam olarak, ateşten kubbe (olsa olsa Cehennem olur)
    2- Yıkılmış kubbe (sarhoşluktan başını omuzlarının üzerinde taşıyamayanların tasviri)
    3- Akılsız, idraksiz kubbe (baş)
    4- Hakir, adi, aşağı, hor (İmansızların, inançsızların ve din düşmanı ahlaksızların vasıfları) kimselerin kubbesi
    5- Balçıktan, çamurdan kubbe
    6- Eşek, merkep kubbesi (olsa olsa meyhaneler kastedilmiş olabilir)

    Şiirde işlenen temel düşünce “BEKRİ”lik olunca…
    * Bekr: İçki düşkünü, erkenci, sabahtan başlayıp sızana kadar içen, sürekli sarhoş gezen

    Şiirde anlatılmak istenene, ana fikre bu kelimeler anahtar olmuş zaten. Okuyucusuna anahtarını en başından vermiş, buyurun içeri girin denilmiş. Dışından biraz mukassi, lakin içi ferah…

    Bekrilere göre meyhane;

    “Meyhâne mukassî görünür taşradan amma
    Bir başka ferah, başka letâfet var içinde.
    - Nedim -

    Bu güzelim Ramazan ayında şimdi biz, kime ne diyelim?
    Dileyen ibadetini yerine getirmek üzere orucunu tutar, dileyen dışarıdan kasvetli, yıkık dökük görünen, ama içinde bir başka huzur bulduğu, rahata ve refaha erdiği o latif, hoş yerde demlenmeye devam eder.
    Herkesin yolu kendine.


    *
    Şiir dört bölümden oluşuyor olmalı.
    Bölümler sonunda son dize olarak;

    “Bu ecel şerbetinin bekrileri”

    dizesi yer alıyor.
    Böyle olunca bölümlerdeki düşünceler de daha açık ve anlaşılır oluyor.

    Fütursuzca, saygısızca, aldırış etmeden içenlerin sonu da, gidecekleri yer de aynı olacak. Olacak olmasına da…
    İçtikleri, halde ve gelecek adına kendi kaderleri.
    Kendi hayatlarını kendilerine zehir ediyorlar, kendi kederlerini içiyorlar… Kendi geleceklerini Cehenneme çeviriyorlar.
    Bir ilahi gecede karanlık kemerle geçip karanlıklara gömülüyorlar…

    Güne uygun, ders verici güzel anlatımlı, ahenkli ve zaten başarının üst noktalarındaki bir şairimizden kendi edebi ve fikri kişiliğine uygun gayet başarılı ve etkili bir şiir.

    Tekrar Allah razı olsun diyor, rahmet ve saygı ile yad ediyorum.

    Seçici Kurul’u da ayrıca kutluyorum.

    Hikmet Çiftçi
    13 Temmuz 2013

    “GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”

    Cevap Yaz
  • Xalide Efendiyeva
    Xalide Efendiyeva

    Serbest aruzda yazılmış daha bir şiir:



    Kelebekler gibi öp lâleleri,

    Güle tebcil ile gel!




    Baş açık yolladığım yollardan

    Dönüp iklîl ile gel!




    Göğe tekbîr ile çık Yere tehlîl ile gel!

    Şu çölün bağrı yanık toprağına Rahmet ol, merhamet ol; Nîl ile gel!




    Suya kandır susamış saksıları; Sonra istersen Ebâbîl ile gel!

    Bin kitaptan kalacak bir yaprak.. Onu tahsil ile gel!




    Fesleğen, lâle ve gül saydından

    Bize tesbîh ile tertîl ile gel!




    Dudağın, nûr, dilin nûr olsun..

    Nurdan bir eli takbîl ile gel!




    Baş açık yolladığım yollardan

    Dönüp iklîl ile gel!




    Arif Nihat Asya

    Cevap Yaz
  • Fırat Parlak
    Fırat Parlak

    Kimi, boşlukta sızar asude;
    Kimi, bekler gecelerden seheri..
    Farkı yoktur gecenin gündüzden,
    Ne çıkar yanmasa ufkun feneri
    Tunç taslarda içerler kaderi
    Bu ecel şerbetinin bekrileri.
    Kim bilir, belki giden yolcuların
    Bu sefer son seferi
    Sisli gözlerde cihetler silinir,
    Kimsenin kimseden olmaz haberi
    Ne semavatı görürler, ne yeri
    Bu ecel şerbetinin bekrileri.
    İçlerinden biri vardır ki aba
    Bilerek sırtına çekmiş kederi
    Yolda lakin onu dimdik yürütür
    Belde imanının altın kemeri
    Gecenin, gölgelerin şaheseri
    Bu ecel şerbetinin bekrileri.
    Seslenir da’veti bir meçhulün;
    Bir nida der: İleri!
    Ki nihayet bir ilahi gecenin
    Kapısından süzülürler içeri
    Ve aşarlar o karanlık kemeri
    Bu ecel şerbetinin bekrileri
    ALKIŞLIYORUM....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (7)

Arif Nihat Asya