Gazi Dedem Şiiri - Ercan Yıldız

Ercan Yıldız
99

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Gazi Dedem

Dedemden kalan hatıralar ve çocukluk yıllarıma ait bir çok anı canlanıyor hafizamda...
Bağda büyük cevizin dibinde oturduğumuz anlar, üzüm ve elma topladığımız günler,
birer birer geçiyor gözlerimin önünden...
En çok'ta dedemin anlattığı savaş anıları, düşüyor aklıma...

1900 doğumlu Mustafa oğlu Fayik...
18 yaşına gelince gönüllü olarak askere gider.
Istiklal savaşı döneminde, bir fiil cepe hatlarında
savaşa katılır...
Özellikle birinci ve ikinci Inünü savaşlarının çok çetin geçtiğini söylerdi. Yine Dumlupınar ve büyük taarruz ile ilgili bir çok hatırasını paylaşırken sanki o günleri yeniden yaşardı...
Bu çatışmalarında ne denli kahramanlıklar gösterildigini anlatırken, çok sevdiği arkadaşı Trabzonu Osman'dan ve şahadet şerbeti içen Kayseri'li Habip'ten sürekli bahsederdi...
Yunan komutanı Turkopis'in nasıl esir alındığını ve Uşak'ta karargah kuran Atatürk'ün huzuruna götürdüklerini ayrıntılı bir şekilde anlatırdı...
Vücudunun bir çok yerinde şarampol parçalarının izlerini gösterirdi...
Yokluk sefalet ve çaresizlik içinde.
Biz bu savaşı süngünün ucu ile kazandık derdi...
Büyük taarruzda, Izmiri'n kurtuluşu ile son bulan savaştan sonra Manisa'da bulunan esir kampında jandarma çavuşu olarak bir yıl daha görev yaptıktan sonra terhis olur...
Tam beş buçuk yıl askerlik yapar...

Terhis olduktan sonra, Manisa'da kalır ve Hatice ismimde biriyle evlenir...
Evlerinin akıl hastanesinin karşısında, caminin yanında olduğunu söylerdi...
Bu evlilikten bir oğlu olur ve asker arkadaşı olan Osman ismimi verirler...
Köyden ayrılalı tam sekiz yıl olur...
Anne baba özlemi içinde gittikçe büyür...
Ölmediğini ve hayata olduğunu bilinmesi için köye gelmeye karar verir.
Tekrar dönerim hayali ile yola çıkar...
Önce vapurla Samsuna ordanda yaya olarak üç ayda Elazığ'a gelir. Ve birdaha geri dönemez...
Anne ve banası da gitmesini istemezler.

1930 yılında ninemle evlendirilir...
Sırasıyla çocukları Şahap, Nurettin, Fırgat, Selahattin, Nurgat ve Hulusi dünyaya gelir.
Şahap dört yaşında Selahattin seksiz yaşında ve babam Nurettin yirmisekiz yaşında vefat eder...
Evlat acısının ve ayrılığın nasıl bir acı olduğunu anlatırken gözlerinden yaşlar aktığını görürdüm...Yaşlı yorgun gözleri hep uzaklarda bir boşluğa bakardı...
Yüreğini uzaklara yollardı bir turna kanadıyla…
Gözlerini silerek, ağıtmı türkü mü pek anlamadığım bir şeyler mırıldanırdı dudaklarında hep.
Hüzünlü bakışlarıyla karşı karşıya geldiğimde, nemli gözleri yüreğime saplanırdı sanki.
Yüzüne bakmaya dayanamazdım, içim acırdı...
Görmemek için başımı çevirir gider, yada arkadan boynuna sarılırdım…
"Ölüm Allahın emri ayrılık olmasaydı" Der ve gözleri dolu dolu olurdu…
…..
Her gece bir dilek tutup yıldızlara baktığımız günler...!
Yokluk, yoksulluk ve çaresizlik içinde geçen yıllar...!
Yürek tellerimde hasret ateşleri yakıyorum, Sevgisini ve şefkatini yüreğime kilitlediğim canım dedem.
Bende emeğin çoktur...
Dede torun olmanın ötesinde farklı bir ilişkimiz vardı.
O beni evlat gibi sevdi, ben onu babam gibi.
Bu akşam yine özlemin düştü içime dedem... Hayalin canlandı gözlerimde, çekilmez oldu hasretin, ağladım anılara sessizce...

Vatan aşkı yüreğinde dalgalanmış bayrak olmuş, büyük insan, büyük kahraman...
29 Ekim 1993 Cuma günü hayata gözlerini yumdu.
Ruhun şad nekanın cennet olsun...
Nur içinde yat...

17/03/2020-ELAZIĞ

Ercan Yıldız
Kayıt Tarihi : 17.3.2021 23:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!