Bağımsızlık ve Hüriyet
'Bağımsızlık ve Hüriyet Benim Karakterimdir' demişti, her zaman mensubu olmaktan grur duyduğum ülkemin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK.
Bu gün Çocuklarımıza armağan edilen asıl özü bağımsızlık olan bir gün, öncelikle kutlu olsun.
Atatürk ve silah arkadaşlarının çıkış noktaları Tam Bağımsızlık ve Hürriyet'ti, bunu dünyada eşi benzeri olmayan bir azim ve özveri ile gerçekleştirdiler, idealleri kendilerinden sonra sömürge olan bir çok ülkeye ışık oldu ve Dünya bağımsızlık meşalesinin ilk ateşi oldu benim güzel ülkem. Bedeli çok ağır oldu, hepimizce malm; Dört yıl süren Kurtuluş savaşında; Ordunun insan kayıbı 9167 kişi(662 subay ve 8505 er) şehit olmuştur. Aldıkları yaradan daha sonra ölenler ise 53 subay ve 1665 er'dir.Bağımsızlığı için savaşa halkınıda davet ve dahil edildiği yani topyekün mücadele edildiği başka bir örnek yoktur.
Peki ya şimdi? Kurtuluş için verilen onca emek, onca kayıptan sonra sizce biz tam bağımsız ve özgürmüyüz? verilen o dönemin onur mücadelesi ve şu anki arasındaki farkı hiç düşündünüzmü? Bir Örnek: Bu günkü adı Birleşmiş Milletler olan ozamanki adıyla önce Cemiyet-i Akvam sonra Milletler cemiyeti olarak değiştirilen örgüte 6 Temmuz 1932 yılında davet edilmişiz, durum Atatürk'e Dış İşleri Bakanlığınca iletilir, Atatürkk derki 'İnceleyin, milli siyaset ve çıkarlarımıza uygunsa kabul edelim, fakat bunun için ek bir çabaya gerek yooktur, çünkü daha önemli işlerimiz var' diye görüşünü bildirir. O zamanki önemli işlerimiz yepyeni bir ülke, devrimler, yani ülkenin temel ihtiyaçları. İlgili görüş milletler cemiyetine bildirilir, mevcut milli siyasetimizdeki bazı sorunlar sebebiyle durumumuz tutmamaktadır, tıpki şu an Avrupa Birliği'ne tutmadığı gibi. Bunun üzerine genel kurul toplanır ve Türkiye'nin durmu tutacak şekilde alel acel düzeltilir ve 18 Temmuz 1932'de Türkiye, Cemiyet-i Akvam'a (Birleşmiş milletler) resmen üye olmuştur. Ayrıca bu ülke İlk davetli ülke olma onurunu taşımaktadır aynı zamanda. İşte durş budur, milli menfaatler, onur budur.
Bu ülkenin başta ekonomik, sosyolojik ve kültürel değerlerini kendi beceriksizlikleri ile kullanamayan yöneticilerimiz tarihimizden ne kadar ders alıyorlar? Türkiye Cumhuriyetinin çıkış noktası olan Tam bağımsızlık ve Hürriyet kavramlarına ne kadar bağlıyız acab? İzin almadan petrolünü çıkartamayan, izin almadan nükleer santral kuramayan, izin almadan geleceğin enerjisi olarak bilinen bor madenlerini kullanamayan, hatta izin almadan alternatif ekonomik toplantılara gözlemci statüsünde bile gidemeyen bir ülke durumuna geldiğimizi görmüyorumuyuz? yada işimize gelmiyor görmek yoksa abilerimiz kulağımız çekerler, örnekmi? Bu ülke Avrupa Birliğinden izin almadan Orta ve uzak doğu ekonomik forumu olarak bilinen Şangay toplantılarına bile katılamamktadır maalesef.
Çoğumuz ailemizle yaşıyoruz, bilirsiniz bir ailede çalışan olmazsa, üreten olmazsa önce eşyalar satılır durumu kurtarmak, biraz daha idare etmek için, peki ya sonra? Global dünya adına satmaya başladık ekonomik dinamiklerimizi. Düşünün bir kere bankası olmayan, finans kurumları olmayan, ana fabrikaları olmayan, hava alanları, ticaret limanları olmayan bir ülke olmak yolunda emin adımlarla ilerliyoruz, Yani Atatürkümüzün Gençliğe hitabesinde deiği gibi Fakru zaruret içerisinde harap ve bitap düşmeye ramak kaldı. Ve bu gün 23 nisanı kutluyoruz, utanmadan çocuklarımıza bayram havasında içi boş bir ülke armağan ediyoruz, haydi çocuklar bayrama gelecekte bunları düşünüp kahrtmeyesizniz bize küfretmeyesiniz ha....El öpenleriniz çok olsun, nice mutlu bayramlara.......
HAMZA GÖRGÜLÜ
Hamza GörgülüKayıt Tarihi : 23.4.2009 12:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Kutlarım duyarlı yurtsever yüreğinizi..
Saygılarımla...
Ders alınacak nitelikte.
Yazın kuralı mükemmel uygulanmış.
Tema, içerik, final oldukça iyi.
Tam Puan + Ant.
Sevgilerimle...
Nafi Çelik
TÜM YORUMLAR (6)